Pencere önündeki saksılarımıza su verirken biliriz ölüm büyüttüğümüzü, ıslak nefeslerimizle ölümü suladığımızı… Çaresizliğimizi simgeleyen bağlaçları hiç ama hiç eksik etmeden ölümün peşinden koştuğumuzu…
Biliriz bilmesine de bir türlü yakıştıramayız kendimize ölümü.
Aldığımız her nefes bizi bir adım daha ölüme yaklaştırıyorken ölüyü ve ölümü konuşalım istedik ve Adıyaman Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü din görevlisi Ebubekir Erkaya ile konuştuk.
İbrahim Hakkı Öztürk
***
Göreviniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Adıyaman Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü din görevlisiyim. Tahmini olarak 8 yılı aşkın bir süredir buradayım ve Mezarlıklar Müdürlüğü’nde, defin işlerine din görevlisi olarak bakmaktayım.
Ölüler neden yıkanır?
Malumunuz hepimiz İslam dinine mensup olan kişileriz. Kur’an, hadis dediğimiz naslara göre hayatımızı düzenleriz. Bu naslar ise ölülere saygılı olmamızı istiyor.
Ölünün son halini bilmediğimiz için öncelikle abdest aldırılır. Ayrıca ölü, Müslüman olduğu için ve son abdesti sayılacağından abdest aldırılır ve yıkanır. Yani yıkamaktan kasıt ölüye abdest aldırmaktır.
Peki, kimlerin ölüsü yıkanmaz?
Eskiden şehitlerin ölüsü yıkanmazdı. Şehitler, Allah yolunda savaştığı için üzerindeki elbiseler ona şahitlik eder diye yıkanmamıştır.
Fakat günümüzde imkânlar geniş olduğu için şehitler de yıkanıyor.
İslam’dan dönen kişilerin cenazesi yıkanmaz. Vatana, millete kurşun sıkan kişilerin cenazesi yıkanmaz.
Cenazenin büyük bir çoğunluğu parçalanmış ise veya yanmış ise cenaze yıkanmaz.
Ölüm hakkında ne düşünüyorsunuz. Burada ölümle iç içesiniz.
Her nefis ölümü tadacaktır ayetini hatırlamamız gerek. Ölüm herkesin başucunda olan, nefes kadar yakın olan bir gerçektir. Lâkin unuttuğumuz bir gerçek… Hepimiz bu şerbeti tadacağız. Ben ölümün zor olmadığını, kolay olduğunu düşünüyorum. Ancak korkutucu ve düşündürücü olan ölümden sonraki hesap anıdır. Ben bunu Hekimoğlu İsmail’in kitabında okumuştum: Ölüm yalnızca bir geçiştir, bir kapıdır. Bir odadan başka bir odaya geçiştir. Şimdi Allah insanı ruh âleminde yaratıyor. Ruh âleminde kalışı anne rahmine düşmesi ile son bulur. Sonrasında ise anne rahminden düşüp yeryüzünde diriliyor. Yani bir yerde ölümü gerçekleşirken, bir yerde dirilişi gerçekleşiyor. Dünyada ise ecelinin gelmesi ile ölüyor ve kabir hayatına göç ediyor. Kabir hayatı ise ölümle başlayıp kıyamet ile son bulacak bir hayattır. Bu misalle anlattığım gibi ölüm yalnızca geçiştir. Elhamdülillah Müslüman’ım diyen bir kişi ölümden korkmamalı. Asıl korkması gerektiği konu amel defteri olmalıdır.
Peki, hocam ölüme hazır insan var mıdır? Siz kendinizi ölüme hazır hissediyor musunuz?
İnsan, ben biliyorum mantığıyla yaklaştığı vakit cahildir. Ben bilmiyorum, yapan, eden O’dur diyen biri asıl bilendir. Ben hiçbir şekilde hazır değilim, O’nun rahmetine güveniyorum demeliyiz. Hiçbir insan ölüme hazır değildir. Benim başımdan geçen bir hadiseyi anlatayım size. Bir esnaf arkadaşın yanına gitmiştim ve ona bir şaka yapayım dedim. Ben, Ahmet Amca hazır mısın? dedim. O ise hayır hazır değilim ama O’na güveniyorum demişti. Biz hazırız dersek yanılmış oluruz. Yalnızca rahmete güvenmemiz lazım.
Her ölünün cesedi yıkandığı gibi sizin de cesediniz bir gün yıkanacak.
Muhakkak kendisini bilen bir insan öleceğini de bilir. Marifet derecesine ermiş bir kişi, gece uykusunda berzah dedikleri bir yolla nefsini terbiye yoluna gider. Kendini bilen biri uyumak için yatağa uzandığında yorganının kefen olduğunu, kalbinin durduğunu, akrabalarının gelip başında feryatlar yakmakta olduğunu, yıkadıklarını vesaire düşünür. İşte bunu düşünen birinin aklına ilk gelecek olan şey benim günahlarım sorusu olur. İnsan şunu düşünmeli: Ben yapayalnız kabirde kaldığım vakit nasıl günahlarımın hesabını veririm.
Kefenleme işini de siz mi yapıyorsunuz?
Halil amca var burada. Genellikle bu işe o bakıyor. Ben de cenaze sıklığından dolayı birkaç defa bu işlemi yapmışımdır.
Kefenleme işleminin amacı nedir?
Kefen dikişsizdir. Hatta ilahilerde falan da geçer, kefen cepsizdir diye. Amaç insan dirildikten sonra avret yerlerini örtüp günümüz modasından uzak durmaktır. Orada zenginle fakirin aynı şekilde toplanması, yani eşitlik söz konusudur. Allah; Ben sizin dış görünüşünüze değil, amellerinize bakarım buyuruyor. Hatta halk arasında şöyle bir söz vardır. Zengin ile fakir arasındaki fark 2 liradır. Birisi kaliteli kumaştan giyer kefenini, birisi kalitesiz…
Mezarın büyüklüğü ne kadardır?
Cenaze ebatları omuz kısmı 1.10 cm’dir. Uzunluğu ise yaklaşık olarak 2.20 cm’dir. Derinliği ise 1.50 ile 1.80 cm’dir. Ancak içerisine tuğlalar döşendikten sonra 90 cm genişliğinde, 2.00 cm genişliğinde oluyor.
Başınızdan geçen ilginç bir olay var mı?
Evet, başımdan geçen ilginç birçok olay var ama bunları anlatmam uygun olmaz. Zira anlatılmaması daha uygun görülmüştür.