Şair Bülent Ata ile son çıkan kitabı “Savaş Meydanında Başıboş Atlar” ve şiir üzerine güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.
***
Şiir sizin için ne ifade ediyor?
Şiir benim için imkânsız anlarda elimden tutan bir kapıdır, o kapıya seslenişim, yürüyüşümdür. Kendimi ve dünyayı tanıma rehberim, el yordamımdır.
Kendinizi hangi şairler silsilesine ekliyorsunuz?
Hangi silsileye eklendiğimi bilemem. Ama Yunus Emre ve Sezai Karakoç’a yakın hissederim.
Şiirinizi besleyen ana damarlar nelerdir?
Romanlar, öyküler, şiirler ve müzik. Yunus Emre, Sezai Karakoç, Rasim Özdenören, Turgut Uyar, Edip Cansever, Sait Faik, Sevim Burak, William Faulkner, John Fante, Richard Brautigan, Wolfgang Borchert…
Savaş Meydanında Başıboş Atlar dördüncü şiir kitabınız. Dört şiir kitabı yazan biri olarak sizce bugünün dünyasında şairin vazifesi nedir?
Var olmak. Kendini, kalemini, sesini, sözünü satmamak. Şiir atını sefere hazırlamak şairin görevi. Şiiri bir dua gibi üstünde taşımak. Şair azın az olmadığını göstermek için vardır. Boşlukta şairin onarıcı, kurucu ama aynı zamanda yıkıcı bir etkisi var. Şair bir yer altı ırmağı. İşi hem var, hem yok gibidir.
Şiirlerinizde dünyaya karşı sert eleştiriler mevcut. Dünyaya karşı öfkeli misiniz? Şiir sizce dünyayı değiştirebilir mi? Ya da siz ne yapmanın derdindesiniz? Şairin üzerindeki görev nedir?
Dünyaya değil insana, sözünde durmayışına ve arsızlığına karşı öfkem var. Benim derdim bir an için ihtiyaç olduğunda vazifemi yapmak. O bir anın şiiri için beklemek, ayakta kalmak. O sözü söyleyebilecek insanı korumak.
Devlet memuru olmanın şiire katkısı yahut zararı var mıdır?
Bilmiyorum.
İlk kitabınız çıktığında hissettikleriniz nelerdir, biraz bahseder misiniz?
Uzun süren vize ve final döneminden çıkmış, eve gidiyormuşum gibi hissettim. Şiirler sanki kitaba girmekle yabancılaşmış ve başka bir şeye dönüşmüştü. İlk kez okuyormuş gibi hissettiğimi hatırlıyorum.
Şiir diline facebook, twitter, google gibi teknolojik yahut gündelik kavramları kullanmanın şiire bir katkısı yahut zararı olduğunu düşünüyor musunuz? Şair bundan kaçınmalı mı yoksa devre tanıklık ettiği için bunları kullanmalı mı?
Doğallık önemli. Bazı kelimeler öyle güçlü ki, sadece cümle içinde kullanılmıyor. Sizin hayatınızın saatlerini, günlerini, arkadaşlarınızı, çocuklarınızı hatta sizi ele geçiriyor. Ona ismiyle seslenmek zorundasınız? Gücünüz yetiyorsa yeni bir isim koyun, herkes de anlasın ne olduğunu. Bence yerindelik ve doz önemli.
Şiir sizce elitist bir sanat mıdır? Eğer değilse neden şiir kitapları bu kadar az okur buluyor?
Şiirin bir elite seslendiği doğru. Ama bu elit eğitimle, gelir düzeyi ile izah edilebilecek bir elit değil. Dünya ile arasında mesafe olan soyutlama yeteneği yüksek herhangi insanlar bu elite dâhil olabilir. Her şiir kendi okurunu bulur ve onu doğurur. Şiir kitaplarının az satması, insanların şiirden alacağını başka kaynaklardan karşılıyor olması ile açıklanabilir. Sinema ve müzik, sosyal medya ve pek çok sanat dalı kitap edinmeden de şiir türevleri ile tadımlık bir teması mümkün kılıyor. Şiir kitaplarının az satılması şiirin dışındaki yayınevi, kitapevi gibi, tanıtım ve dağıtım gibi sorunlarla da ilgili. Ülkenin eğitim ve kültür politikalarının da mutlaka bunda etkisi var. Haksızlık etmek istemem ama yaşayan edebiyatın okurla buluşması için yaratıcı uygulamalara ihtiyaç var.
Şiire yeni başlayanlar sizce nereden başlamalı. Onlar için bir harita çizebilir misiniz?
Herkesin şiir okuma kılavuzu başka başkadır. Mutlaka 1950 sonrası şiirimizi İkinci Yeni’yi iyi okusunlar. Bir şiir antolojisi alsınlar diyeceğim ama bu antolojilerin sübjektif olduğunu düşünüyorum. Şairleri kendi dönemleri içinde değerlendirmek lâzım. Bir şaire takılıp kalmamak gerek. Şairleri ideolojik olarak sevmemek başka bir şey, şiirlerini bilmek okumak başka bir şey. Türkçe’nin en başarılı şiirlerini bulup okumak şairin ödevi olsa gerek. Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı okulda bilmek yetmez. Okulu unutup sil baştan Türkçe’nin şairlerini antolojilerden ve kitaplarından öğrenmek lazım. Şairi besleyecek şeylerden biri de her on yılın cins adamlarını tek tek tanımak şiirleri ve söyleşilerini, o döneme ışık tutan yazıları okumak olabilir. Klasikleri okumak, cins öykü ve roman yazarlarını keşfetmek, filmler keşfetmek, müzikler dinlemek de şairin yetişmesinde önemli. Bunlar dışında bir sanat ortamının içinde bulunmak, sözlü kültür de bir şairi besleyebilir. Şairin tamamen ümmi bir şekilde yetişmesi de mümkün ama bu tarifini yapabileceğimiz bir yol değil, o kişiye özgüdür. Şairlik aslında zora talip olmaktır.