
Acar muhabirimiz Emre Baştuğ, bu sefer Hurdacı Hayati ile konuştu.
***
Zamanı bir hızlı tren yapıp gözün göremediği bir süratle yol almasına sebep olan teknoloji, ürettiği materyalleri de bu trene yükleyip zaman gibi aynı hızda tükenmesine sebep oluyor. Hızlıca tüketilmiş malzemeler ilk günkü tazeliğini koruyamayıp işlevini yitirdiğinde bir kenara atılıyor ve çeşitli vesilelerle yaklaşık on yıldır bu işi yapan Hayati’nin mekânında kendisine yer buluyor.
Hurdacılık mesleği hak ettiği değeri hiç bir zaman bulamamış. Bu mesleğe değer vereceklerin elini çabuk tutması gerekiyor çünkü değerini vermek için kapsını çaldıklarında içeride kapıyı açacak kimse olmayacak. Her çalışma alanı gibi günümüzde hurdacılık işi de kurumsallaşıp tekelleşiyor ve dolayısıyla küçük işletmecileri ıskartaya çıkartıyor.
Vefa semtinin bir ıssız sokağında hurdacılıkla hayatını kazanmaya çalışan Hayati
‘Çok katkımız var da bakma sen değerimiz yok’ diyerek biraz dert yanıyor. Altı erkek kardeşiyle birlikte aklınıza gelebilecek her şeyi geri dönüşüme kazandırıyorlar. Her türden ev eşyaları, tadilattan çıkan malzemeler, hatta paslı bir testereden tutun da altın eritme makinasına kadar her şey mevcut Hayati’nin mekânında.
Hayati’nin eline antika parçalar da geçiyor. Antika işi ile uğraşanlar Hayati’ye uğrayıp bu parçaları cüzi bir miktardan alıyorlar. Hayati’ye; ‘Antikacılar bu parçaları onlara sattığınız fiyatın çok üstünde veriyorlar’ dediğimizde ‘Onların da bir emeği var, geziyorlar. Çok şükür geçimimizi sağlıyoruz. Çoluğun çocuğun karnı doydumu yeter’ cevabını veriyor.
‘Bu işin zorluğu emek, başka bir şey değil’ diyen Hayati bu mesleğin sermayesini de söylüyor aslında. Yani ‘Beden ve sabır.’ Hayati halinden şikayetçi olmasa da bu işin zorlukları yok değil. Dışarıdan aldığı malzemelerden zarar ettği oluyor Hayati’nin, bazen de ondan aldıkları malzemelerin parasını vermedikleri oluyor. Tabiî bunların dışında yazın sıcağı kışın soğu var. Malzemelerini üstü açık küçük bir depoda topluyor. Ramazan yaz aylarına denk gelince çok zorlandığını söylüyor Hayati. Bu yüzden tatilini de bu günlere denk getirmeye çalışıyor.
Hayati ve beş kardeşi önümüzdeki yıllarda bölgede olabilecek restorasyon çalışması yüzünden yerlerini değiştirmek zorunda kalabilir. Hayati; ‘Böyle bir durum olursa başka bir yerde de yapabiliriz bu işi’ diyor. Hayati için asıl problem mesleğini yaptığı mekândan olmak değil. Asıl sorun yaptığı mesleğe gösterilmeyen değer ve saygı.
Hava yağmurlu ve soğuk olduğu için ofis olarak kullandığı ufak odada Hayati’nin ikram ettiği çayları yudumlayıp bir yandan da eski tüp ve şohbenden yapılmış sobanın sıcaklığı ile kemiklerimizi ısıttıktan sonra Hayati ile vedalaşıp, onu işi ile başbaşa bıraktık.