25 Ekim 1881 yılında İspanya’nın Malaga şehrinde dünyaya gelen Pablo Ruiz Picasso, 20. yüzyılın sanatçıları arasında en çok adından söz ettiren ressam ve heykeltıraştır. Babası Ruiz Picasso resim öğretmenidir. İlk resim derslerini babasından alan Picasso’nun çocukluk döneminden günümüze ulaşan yapıtları arasında 1890 yılında dokuz yaşındayken yaptığı karakalem çizimlerinden “Corridadde Toros y Palomas” (Boğa Güreşi ve Güvercinler) ile bir heykeli model olarak kullanarak çizdiği “Hercüles” (Herkül) figürü de bulunmaktadır. Pierre Cabane , “El Siglo de Picasso” adlı kitabında Pablo Picasso’nun henüz sekiz yaşındayken yaptığı “El Picador” resminden, “Çocukluğun acemice doğallığı içinde kullanılan renk tonlarındaki ustalık ve gözlem gücündeki yetenek oldukça şaşırtıcı olup, desen, boyama, ritim, armoni ve doğaçlamadaki bütünlük ise hayret vericidir” diye bahseder. Konuyla ilgili Picasso, çocukluk dönemi çalışmalarına dair şöyle der: “Ben çocukken bile çocukça resimler çizmedim.”
13 yaşına geldiği zaman, oğlunun dehasına saygı gösteren babası, fırçayı bırakır. Picasso 15 yaşında Barcelona Güzel Sanatlar Akademisi’ne yazılır. İmtihan konusu olarak seçilen ve bir ay süre verilen resmi bir günde bitirerek herkesi hayrette bırakır. 1896’da ilk atölyesini açar. Bir yıl sonra Madrid sergisi için “Bilgi ve Şefkat” tablosunu yapan sanatçı, bu dönemde “Dört Direkli Els” kabaresi için yirmi beş boy resmi yapmıştır. 1897’de San Fernando Akademisi’nin giriş sınavını kazanan Picasso, burada kısa bir süre kalarak Barcelona’da sanatçılar ve öncü aydınlar çevresine girer. 17 yaşındayken önemli bir rahatsızlık nedeniyle Horta de Ebro’da birkaç ay kalan Picasso, burada “Aragon Adetleri” tablosunu yapar ve tablodan altın madalya kazanır. 1900’lerin başında ilk defa Paris’e gitmiş ve üç ay süren Paris gezisini resmetmiştir. Barcelona’da eserlerini gördüğü Touluse Lautrec, Steilen ve Munch’un etkisi altında kalarak yoksul bölgelerdeki yaşamı ve yoksulluğu resmetmiştir.
1901’de Madrid’e geçen sanatçı, “Arte Joven” (Genç Sanat) adlı bir dergi yayımlamıştır. Arte Joven’in Pablo’nun yaşamındaki bir başka dönemi de onun herkesçe bilinen Picasso imzasını ilk bu dergide yayımlanan illüstrasyonlarında kullanmış olmasıdır. Önceleri “R. Pablo Picasso” şeklinde imza atan sanatçı, annesinin soyadını kullanmaktadır. O zamana kadar üç ismiyle imzaladığı resimlerini sadece Picasso diye imzalamaya başlamıştır.
Klasizmi ve Rönesans sanatını derin detaylarıyla izlemiş olan Picasso, eserleri ile kendinden önceki sanatçıları ve İspanyol ekolüne derinlemesine incelemiş, klasik antikçağa karşı duyduğu derin saygı ve hayranlık o dönemde yaptığı resim ve desenlere yansımıştır. 1904 yıllarında kullandığı figürlerde yüksek bir desen ve çizgi hareketliliği, kıvraklık ve anlatım bütünlüğü adeta tüm tabloyu kapsamaktadır. Bu dönemle Picasso’nun yoksulluk ve yalnızlık çağıdır. Fakirler, hastalar, zavallılar, toplum dışında kalmış, hakları alınmış, her türlü haktan yararlanamayan kişileri çizer. İspanyol sanatında bu konuları ve kompozisyonları Fransız etkisi ile işlemiştir.
Hiçbir kuralı olmayan bir ressam olan Picasso’nun resimleri ilk bakışta karmakarışıktır. Düzeltmeler, birbirinin üstüne binen renkler, eserlerde iç içe geçişler sanatının genel çerçeveler içinde özünü teşkil etmektedir. Özellikle kübizm aşamasında Cezanne’den çok etkilenen Picasso, bir dönem araştırılan biçimleri gittikçe stilize ederek Cezanne ile birlikte yeni bulunmuş olan zenci sanatının etkisinde kalmıştır. Picasso, desende stilizasyonu, yani üsluplaştırma yöntemini gerçek anlamda sağlamış, salt çizgi değerini yakalamayı başarmıştır. Buna örneklerden birisi de “Dört Sanatçı” isimli çalışmasıdır. Bu çalışmada sanatçı, çizgiyi ustaca kullandığı için bu eserden sadece bale yapan dört kişi algılanır. Her birinin dansta temsil ettikleri rolleri belirten hareketler hakkında bir fikir edinmeye yol açmaktadır.
Picasso, bir dönem renkleri bırakarak siyah-beyaz ağırlıklı çalışmalara başlamıştır. Ona göre bu, hayatla ölüm arasındaki çarpışmayı etkisizleştiriyor. Eserlerinde beyaz hayatı, siyah ise ölümü temsil eder. Ortaya koyduğu en önemli eseri İspanyol iç savaşını anlatan Guernica’dır. Siyah-beyaz-gri renk kullanımı dışında desen-çizgi-form açısından da son derece önemli bir eserdir.
Şemsettin Ziya Dağlı, Picasso hakkında ele aldığı bir araştırma yazısında, “20. yüzyılın belki de en büyük sanatçısı olan Pablo Picasso, sadece görüneni resmetmekle kalmamış, çalışmalarında görünmeyenin, ruhta kavrananın düşün imgesini de görünüşe ulaştırmıştır. Bunu yaparken salt bir kavram değil tüm bilinen teknikleri yeni bulgularla birlikte kullanmış, alt yapısı sağlam dinamiklerle sanatını olgunlaştırmıştır. Bilinen sanatının alt yapısı hiç şüphesiz onun üstün zekâsı aynı paralelde yine son derece kıvrak çizgileri ve desen görüşüdür. Desen anlayışı, onun sanatını ele veren ve her yerde bu bir Picasso diye ifadelendirdiğimiz iz düşümleridir.
Koleksiyonunda 180 orijinal Picasso tablosu barındırmayı başaran ünlü Alman koleksiyoncu Peter Ludwig ise Picasso için şu sözleri söyler: “Beni Picasso’da büyüleyen 20. yüzyılda yaşananları eserlerinde bir ayna gibi yansıtması olmuştu. İnsanın parçalanması, ideolojilerle insanın kısmen insanlıktan çıkarılması, savaş ve güç, korku ve ümit ile birlikte yaşama hırsı, yalnızlık, anlaşılma özlemi, her şeye karşı direnme gücü… İşte tüm bunlar Picasso sanatının özünü oluşturuyor.”
Adem Suvağcı
1 Yorum