15 Maddede Ahmet Hamdi Tanpınar

1. Cemil Meriç’in “Camiden içeri girmemiş adam” ifadesinin muhatabı olan Tanpınar, büyük trajedilerin adamıdır. 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğar. Fırtınalı bir hayattan sonra ölümü yine İstanbul’da olur. Tarih 24 Ocak 1962’dir. Kadı olan babasının yer değişiklikleri nedeniyle birçok vilayeti gezme imkânına erişir. Sinop, Siirt, Kerkük, Antalya’yı bu dönemde dolaşır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirip Erzurum, Konya, Ankara ve İstanbul’da öğretmenlik yapar. Şehirler arasındaki bu gezintisi sonucunda Türk Edebiyatının ilk monografik eseri olan Beş Şehir’i kaleme alır.

2. 7. dönem Maraş milletvekilliği de yapan Tanpınar için “geçmiş” hep çocuk yaşta kaybettiği anne resmidir. Çocukluğunu yaşayamamış koca bir adamdır o. Çocuk yaşında kocamış. Belki de bu yüzden rüyalara sığınmıştır. Tanpınar için “rüya adamı” ifadesini kullanmak yanıltıcı olmayacaktır. Her zaman rüyalara sığınmış, bu yüzden hayal ve hülya eserlerinin bütününde yer edinmiştir.

3. Tanpınar’ın edebi eserlerinin yanında eleştiriye yaklaşımı üzerinde özellikle durulması gereklidir. Mehmet Erdoğan, Bir Eleştirmen Olarak Ahmet Hamdi Tanpınar adlı eserinde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eleştiri anlayışını ve eleştirisinin özelliklerini maddeler halinde şöyle sıralamaktadır:

  • Eseri dil, üslup, kurgu, olay, karakter, zaman, mekân, kaynak, konu, fikir, işlev ve tesir yönünden bütünsel bir bakış açısıyla inceler ve onun edebi değerini ortaya koymaya çalışır.
  • Esere içeriden yaklaşır, onu “kendi hudutları içinde vakıa” olarak ele alır ve ardından onun “devrin edebi çehresi” içindeki yerini tespit etmeye çalışır.
  • Ona göre yazarın hayatıyla eseri “sıkı sıkıya birbirine bağlı”dır ve “Sanat ferde dayanmakla beraber içtimaî bir vakıadır.” Bu sebeple yazarı, eseri ve dönemi bir bütün olarak inceler.
  • Eserin insanla kurduğu ilişkiye, yazarın yakaladığı şahsiliğe, muhayyilenin değişimine ve bütün bunların eserin biçimine nasıl yansıdığına bakar.
  • Eseri getirdiği yeniliklerle değerlendirir ve onda “muayyen bir sanat anlayışı” vardır.
  • Eseri, yazarın diğer eserleriyle, yerli ve yabancı örneklerle karşılaştırarak (comparative) değerlendirir.
  • Farklı kültürlere ait eserleri karşılaştırırken toplumların inanç değerlerini dikkate alır.
  • Yazarı ve eserini hem kendi dönemi içinde hem de bugünden bakarak değerlendirir.
  • Yazarın edebiyat içindeki yerini, geçmiş-gelecek ve eski yeni arasında bir köprü kurup kurulmamasıyla değerlendirir.
  • Yazarın, yaşadığı dönemin özelliklerini yansıtan bir karaktere sahip olup olmadığına ve topluma karşı sorumluluk bilinci taşıyıp taşımadığına bakar.
  • Eleştiride kendi düşüncesini ispat etme ya da benimsetme çabasına girmez. Elindeki malzemeyi yeni eleştirilere açık kapı bırakacak tarzda yorumlar ve eleştiriye süreklilik niteliği katar.
  • Eleştiride peşin hükmü yanlış bulur.
  • Eleştirinin özgün olduğuna inanır.
  • Eleştiride bir üslûp arar.
  • Ona göre eleştiri, toplumda mevcut estetik gerçekliğin en iyi ve en yüksek tarafını temsil etmelidir.
  • Eleştiride belli bir yöntem ve tekniği izlememekle birlikte genel olarak psikolojik ve tarihsel yöntemleri kullanır.
  • Eleştiride sezgilerini önemser.
  • Eleştiride örnek aldığı batılı bir üstadı yoktur.
  • Onun için eleştiri, sadece sanat eserini değerlendirmede izlenecek bir disiplin değil, aynı zamanda bir hayat tarzı ve dünyayı anlama imkânıdır.
  • Eleştiride en büyük zaafı ise hüküm verirken çoğu zaman genellemelerle yetinmesidir (Erdoğan, 2009, s. 90-91-92)

4. Ahmet Hamdi Tanpınar için bir edebî eseri besleyen, onu büyüten ve konuşulmasını sağlayan temel koşul “içtimaî karakter ne kadar kuvvetli olursa olsun bir edebî eser her şeyden evvel kendisidir ve getirdiği duygu, görüş ve düşünüş yüküdür” bu bakımdan eseri incelerken öncelikli olarak onu “kendi hudutları içinde bir vakıa” olarak ele almak gerekmektedir. Tanpınar da bunu yapmış ve edebî eserlere kuşbakışı bakan eleştirmenlerden ziyade, eseri içten keşfetmeyi, onun derinliğine inmeyi, onu ortaya çıkartan sosyolojik unsurlara ilgi çekmeyi öncelemiştir. Ortaya koyduğu eserlerde de bu içten bakış ile okurları etkisi altına alır. Tanpınar’ın bugün artarak devam eden sesinin bir nedeni budur bana göre.

5. 19. Asır Türk Edebiyat Tarihi adlı eserini dönemin yenileşme hareketlerinde öncü isimler olan Ahmet Cevdet Paşa, Münif Paşa ve İbrahim Şinasi üzerinden bir değerlendirmeyle başlatır. Bu eserin ikinci baskısının önsözüne eserin yazılış niyetini şu şekilde özetler: “On dokuzuncu asır Türk edebiyatı tarihi her şeyden evvel Türk insanında başlayan bir buhranın ve yeni ufuklar ve değeler etrafında yavaş yavaş kurulan bir iç düzenin tarihidir. Biz bu buhranı ve değişikliği içtimaî ve tarihi sebepleriyle göstermeğe yeni ile eskinin her adımda karşılaşması kadar ehemmiyet verdik” ifadesini kullanmıştır. Mehmet Kaplan ise kitaba yazdığı giriş yazısında şunları aktarır: “Tanpınar, çağrışımları zengin kesif ve sanatkârane üslup kullanmaktan hoşlanan bir yazardır. Belki de liseden getirdikleri kelime ve bilgi dağarcığının fakir olması dolayısıyla üniversiteli öğrenciler bile bu kitabı okumakta güçlük çekmektedirler. Fakat şunu unutmamak lâzımdır ki, insanın vücudu gibi düşüncesi de zor egzersizlerle gelişir. Mesele sarfedilen cehitle değerli bir şeyler kazanılıp kazanılmamasıdır. Tanpınar kendisini dikkatle okuyanların kafasında yeni ufuklar açan bir yazardır.”

6. Bursa, Tanpınar’ın ifadesinde yeniden hayat bulmuş bir şehir gibidir. Edebiyatımızda şehir kültürü üzerine yapılan çalışmaların hemen hemen hepsinde Tanpınar’ın ifadeleri yer edinmiştir. Onun ortaya koyduğu şehir rüyası, geçmişin, şimdinin ve geleceğin şehir düşüncelerine ilham vermiştir. Mehmet Kurtoğlu Tanpınar’da Şehir ve Kadın adlı eserinde onun şehir hakkındaki düşüncelerini şu şekilde özetler: “Onun anlattığı şehirler, gerçekte görünmeyen şehirlerdir. Gördüğünüz İstanbul ile onun anlattığı İstanbul farklıdır. O gördüğü şehri anlatırken, içindeki şehri de anlatır. Daha açık ifadeyle onun iç şehri ve dış şehirleri vardır. İç şehirleri öncül bilgilerin, yaşanmışlıkların, tarih ve felsefenin oluşturduğu şehirlerdir. Dış şehirleri ise gördüğü daha doğrusu herkesin görebileceği şehirlerdir. Tanpınar bu iki şehri algısını bütünleştirerek bize yeni şehirleri anlatır. Bu anlamda ‘Beş Şehir’ onun yeniden inşa ettiği şehirlerdir.”

7. Eserleri:

  • Tevfik Fikret (1937)
  • Abdullah Efendinin Rüyaları (1943)
  • XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949)
  • Beş Şehir (1946)
  • Huzur (1949)
  • Yaz Yağmuru (1955)
  • Şiirler (1961)
  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962)
  • Yahya Kemal (1962)
  • Edebiyat Üzerine Makaleler (1969)
  • Yaşadığım Gibi (1970)
  • Sahnenin Dışındakiler (1973)
  • Mahur Beste (1975)
  • Aydaki Kadın (1986)

8. Hakkında Yapılmış Çalışmalardan Bazıları:

  • “Bir Gül Bu Karanlıklarda” Tanpınar Üzerine Yazılar, Hzl. Abdullah Uçman, Handan İnci, Kitapevi Yayınları
  • Doğumunun 100. Yılında Ahmet Hamdi Tanpınar, Hzl. Sema Uğurcan, Kitapevi Yayınları
  • Ahmet Hamdi Tanpınar Özel Sayısı, Hece Dergisi S.61
  • Tanpınar’ın Şiir Dünyası, Mehmet Kaplan, Dergâh Yayınları
  • Huzursuz Huzur ve Tekinsiz Saatler/Ahmet Hamdi Tanpınar Üzerine Tezler, Zeynep Bayramoğlu, Yapı Kredi Yayınları
  • Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa, Hzl. Zeynep Kerman, İnci Enginün, Dergâh Yayınları
  • Bir Hülya Adamının Romanı – Ahmet Hamdi Tanpınar, Hzl. Orhan Okay, Dergâh Yayınları
  • Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Seçmeler, Enis Batur, Yapı Kredi Yayınları
  • Bir Eleştirmen Olarak Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Erdoğan, Dergâh Yayınları
  • Hasret ve Azap, Tanpınar’da Şehir ve Kadın,  Mehmet Kurtoğlu, Çizgi Yayınları
  • Monderleşmenin Zihniyet Dünyası Bir Tanpınar Fetişizmi, Besim F. Delalloğlu, Kapı Yayınları

9. Tanpınar sükût suikastına uğramış bir yazardır. Tıpkı Cemil Meriç gibi. Birbirine benzeyen, aynı dünyaların farklı bakış açılarına sahip, fakat aynı yerlerinden sancıyan farklı bedenler gibidir bu iki isim. Aynı şehrin rüyasını görürler sürekli. Paris, bu iki isim için rüya şehridir. Tanpınar’ın Paris’le ilk teması 50’li yaşlarında olur, kan kusar sürekli, hastadır, ayaklarındaki nasır rahatsızlık vermektedir. Cemil Meriç’in de Paris ile tanışması gözlerini kaybettikten sonra olur. Bu duruma epey içerleyen Meriç körlüğünü bir şeytana benzetir ve hayıflanmasını şöyle aktarır: “Hayallerimin şehri Paris’e gözlerim kör olarak mı gelecektim?”

10. Tanpınar, kimsenin ciddiye almadığı, okumaya tenezzül etmediği ve artık unuttuğu Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesini okumuş ve şehir üzerine düşünceler üretmiştir. Bugün, Seyahatname’nin okunur olmasında sanıyorum ki Tanpınar’ın etkisi büyüktür. Günlük tutan nadide yazarlardandır. Yazacağı, ortaya koyacağı eserlerini günlüklerinde defalarca tekrarlamıştır. Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa kitabı bu bağlamda okunabilecek bir eserdir.

11. Aşırı titiz bir kalemdir. Kendini büyük bir “şair” olarak görür. Fakat tek şiir kitabı vardır. Altmış yaşında yayınlanan bu eser üzerine belirli aralıklarla yeniden çalışmış, asıl şiirini bitirememiştir.

12. Ortaya koyduğu eserler üzerine yazılar, değerlendirmeler, eleştiriler, tartışmalar yapılmasını büyük hevesle bekler. Fakat yakın çevresi dışında (Ahmet Kutsi Tecer, Suud Kemal) hiçbir eleştirmen yazı yazmaz. Bu yüzden yazın çevresinden kimseyi sevmez. Şöhret hülyasına kapılır. Fakat bu şöhret ona öldükten sonra ulaşır. Bugün eserleri 30 farklı dile çevrilmektedir. Türk Edebiyatının dünyaya açılmasında önemli bir isimdir. Orhan Pamuk’un etkilendiği romancılar arasında Ahmet Hamdi Tanpınar’ı göstermesi eserlerine olan ilgiyi arttırmıştır.

13. Parasızlığı döneminde bir filmde figüranlık yapmıştır. Bu durum tartışılsa da yaşadığı dönemdeki meyillerin buna neden olduğu düşünülmektedir.

14. Tanpınar’ı okumak bir ülkeyi, bir toplumu okumaktır. Yaşanan bir cehennemin, bunalıma girmiş bir toplumun resmidir o. Batı ile Doğu arasında sıkışmış bir ruhun çığlıklarını duyurur. Bir yanda devasa boyutuyla bir geçmiş, diğer yanda ışıltılı yanlarıyla Batı. Nefis ve ruh ayrımında medcezir yaşayan bir insandır Tanpınar. Huzur’da aktardığı gibidir o “Ne garip… İki dünyam var. Tıpkı Nuran gibi, iki âlemin, iki aşkın ortasındayım. Demek ki bir tamlık değilim. Acaba hepimiz böyle miyiz?”

15. Muhtemelen, Tanpınar üzerine daha çok şey yazılıp çizilecek. Çünkü eserlerindeki içsel bakış onun aydınlıktan kaçıp karanlığa, yani inzivaya çekildiğinin göstergesidir. Kendini keşfetme, kendiyle kalabilme, kendi olabilme serüvenidir bu. Bu serüven dünyanın tüm insanlarıyla buluşabilmenin, bütünleşmenin bir’leşmenin adı olmuştur. Bu vesileyle içerisindeki cehennemden bir nebze olsun kurtulmuştur.

Bilal Can

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • ali ulvi elöve , 08/11/2016

    tanpınar, 5. sınıf bir edebişinas, mukallit bir şairdir, hatta müteşairdir. rica ederim, bilal bey yapmayın lütfen.

  • ihakkioztrk , 01/11/2016

    ”Ben zamanı gördüm,
    İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu,
    Bir mezar böyle kazılırdı ancak,
    Yıldırımsız ve baltasız,
    Bir orman böyle devrildi!
    Ben zamanı gördüm,
    Kaç bakışta bozdu hayalimi,
    Ve kaç düşüncede!
    Ben zamanı gördüm,
    Şimşek gibi bir ânın uçurumunda.”

    Ahmet Hamdi Tanpınar denince bu mısralar değiyor her seferinde kalbime. (Ahmet Hamdi Tanpınar-Zaman Kırıntıları)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir