Feyyaz Kandemir, Edebifikir okurları için Sulhi Ceylan’ın mısralarından bir seçki hazırladı.
***
HALVET DER-ENCÜMEN
Dilim geriliyor, söylemeliyim
Çıplak ve kuru
Soluğumda kırılıyor zaman
Hayat bu, mezarlara çekiliyor
DURU BİR UMUT
Sesini sesime değdiriyorum
Kadifesin tülsün kelebeksin
Bıçağı saplayan çıkarsın
Yaprak yaprak giyindiğimsin
İLK ÖZNE
Sesinin kokusundan bilirim
Kim beslenmiş günahla
Kimin elinde bir zakkum
Kim cümlenin sonuna gelmiş
Kim yüklemini düşürmüş salıncakta
YÜZÜMDEKİ BIÇAK
Söylüyorum o hâlde
Hayat sorgulardan kapkara çıkmaktır
ÇÜRÜYEN RENKLER
Her geçen gün derinime göçen sen
Aynı çukurları defalarca tecrübe eden ben var
YÜKSÜZ KELİMELER
Sıvadım kalbimin burçlarını
Tennuresini satarken bir semazen
Sağır duvarlarımı hıçkırıklarla kırbaçladım
…
Bak söylüyorum
Hem neden çekineyim
Yumadı yaralarımı
O ılık sütüyle annem
YOKLUĞUNUN DANSI
Apartman kapılarından kovalandım
İnsan pencereye benziyordu daha çok
Ve ürperdim cama bakınca
BENİ YANLIŞ ANLA
Kalabalıkmış gibi gülümseyen tenhalığımın panzehiri yok
Yoklardan yok beğen gel düşelim içime
VAH’LAR
Bu altına kıvrıldığım taş
Bu terlediğim umutsuzluk
Bu da dörtnala düşmektir
MERATİP ŞİİRİ
Derken Cüneyd-i Bağdadî çıktı ve dedi:
Biz sarhoşken üzüm henüz yaratılmamıştı
DÜNYA
Haritaların bilmediği bir coğrafyaya açıyorum gözlerimi
Saati tam ortasından tutup çekiyorum
Uzasın diyorum fakat ölüm olmasın
Çığlığımı devredecek birini arıyorum
Çünkü insanlar en çok suç ortaklığında buluşur
Neden dinlemiyor kimse sesimi, muhteşem hikâyemi anlatıyorum
Reçetesiz ilaçlar, beklentisizlik, budanmış rüyalar
Yumruk gibi yüzüme karşı kapanan bir çift göz
KENDİ AĞINA DOLANMIŞ BİR ÖRÜMCEĞİN KEDERİ
Kendime sapladığım her bıçağın yüzünde seni seyrediyorum
Bir daha diyorum bir daha, acı acının panzehiridir
KONJONKTÜR VE DENGELER TANRISI
Bilmek istemem insanın sökülüşünü
Kavuşmayı diri tutan ayrılığı
…
Efendim, insanlar birbirine çok fazla geliyor
Konjonktür ve dengeler tanrısı dört yanım
İnsan iki eliyle kaç yarasını sarar bilmiyorum
BİR MESAJ: 5 TL
-Merve bir meyve tabağı hazırlar mısın?
Ne diyordum?
Her şey Allah’tan…
Kesin Suriye ve Iraklılar hak etmiştir bunları
Hem Hazreti Hüseyin’in katledilişi
Ama yine de bir şeyler yapmalı
Mesela kanepeden kalkmalıyım önce
-Al canım meyve tabağını
Neyse en iyisi bir mesaj: 5 TL
KÂĞITTAKİ KALEM LEKESİ
İnsan diyorum insan, yenilgilerinin kahramanı
Kendi mahkemesinde dava üstüne dava kaybeden
İtirafları mı, sadece acısını hafifletmek
Hem belki dinleyen birileri üstlenir ıstırapları
İNSAN KENDİNİN SERABI
Ben bu saatten sonra kir tutmam
Dışımda değil içimde yürür yüzbinler
Fazlasıyla tanıdık yorgun insan yüzleri
Anladım artık herkes herkesin polisi
Kılıktan kılığa bürünür üniformalı aşklar
İnsan kendi kendinin sokak gösterisi
İBN ARABİ HAZRETLERİNE FISILDAMA
Her gün yüzlerce kürek toprak attığım halde
Kapanmayan koca bir mezar vücudum
Bu kazananı olmayan oyun, bu geri dönüşsüz adımlar benim
Benim bu devam eden güçsüzlüğüm, usancımın yakıcı keskinliği
Kadim bir korku bu yaşadığım, bu yaşadığım beni oyup duran bir hayat
YILANKAVİ BİR YOL
Sonsuz ağırım
Tekrarlarla yıprandı kalbimin kalbi
Ruhumun içindeki soyulmuş ağaç kabuklarının
Altındaki gizli yarıkları biliyorum
Geriyorum kendimi en iç yerime kadar
Yine de affedemiyorum
İNANMAK ŞİFADIR
Defalarca okunmuş bir mektup gibi
Kalakaldım
KIRK YAŞIMA HAZIRLIK
I.
Her gün azar azar intihar eden takvimleri bağrıma basayım
Yetmesin günleri üçer beşer kendimden çıkarayım
Kendimden şeytan ve cehennemi, kibir ve ateşi
Kendimden sana dair ne varsa çıkarayım
IV.
Tamam yaşım kırk olsun
Kapıları kırdım, anahtarlar sende kalsın!
…
Ve sen beni tut mezarım taşlaşmasın, beni
Ki sonunu bekleyen bir kelebeğim
Günlerim sayılı
KIRK YAŞIM
Anlamsız bir soruya gereksiz bir cevap olmayayım dedim
Tuttum kırk yılı toprağıma gömdüm
Düşmeden kanatlarım, öpüşmeden diple
Yüklemle aramdaki mesafe açılmadan
Gün ve kül yığınına dönmeyeyim istedim
YOKUŞ
Bir kanat sesine gözlerini açtıkça insanlar
Dakikalar alacalandıkça her saniye
Dile getiremediğim her ne varsa
Altında ezildim de sevdim
Toprağa bakarak, sonra toprağa bakarak
Deli gibi kanat çırparak hem de
Ufkumu bir bulut alıp götürdükçe
Yol ayrımlarında, kavşaklarda
U dönüşü yasaklarında sevdim
TERK TADI
Gökyüzünde yer değiştiriyor bulutlar
Her an kuma karışan bir su damlasıyım
Ağzımda sıcak bir terk tadı
Seni sevdiğimi düşünüyorum
İyi olmak için bahanem kalmıyor
YİNE DE GÜZELSİN
Sana bir sır terliyorum, özlemek anlatınca başlıyor
Tutup yerini değiştiriyorsun kayıplarının
Toprağın sürekli kabarmak istiyor, ağlıyorsun
Bir yoksul ölüsüyüm elinde, tabutumu çiviliyorsun.
EĞİLİP SU İÇİYORUM YÜZÜNDEN
Düğümlediğin zamana inat
Kimsesiz saçlarım uzuyor sana doğru
İçinde boğulduğum beden kuyusu
Göğsünün rüzgârıyla aydınlanıyor
Sen imkânın memleketisin
Sulhi Ceylan
2 Yorum