Yazarımız Feyyaz Kandemir, Edebifikir okurları için Osman Konuk’un şiirlerinden dizeler seçti.
***
İNSANLIK EĞRİSİ
acılarımı bilgilerimle yüzleştiriyorum
çocukları ihtiyarlarla yüzleştiriyorum
yüzümü gökyüzüyle
çıkarken yokuşunu varoluş çizgisinin
zaman tamircilerine uğruyorum.
herkes aynalarından bir sonsuzluk öğrenir
BİR ÇOCUK YOLCU
kapım hiç eskimedi kimseler girmezdi ki
unuttum tüm çiçek adlarını ölüm türleri öğrenerek
HERHANGİ BİRİNE ÇAĞRI
ama bu şehre gelirsen unutma beni ara
sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım
öfkem geçer, dinle yüzümü sakince bakarım
seni yalnız ben anlarım
İMKÂNSIZ MELODİ
ağlayan abdal ile gülen aptallar arasında
suçsuzluğumun bir parçası bütün suçlarım
sesim okunaksız matbaa harfleri kadar
her gün binlerce tanımadık insan görüyorum
hepsi de beni öldürebilir
azalan, azaldıkça çoğalan gücüm
gücüm, kimsenin gücümü bilmemesidir
UMUT TARTIŞMALARI
hakkımda yanlış bilgi sahibi halk
ve ikide bir savaş çıkaran insanlık
sözlüğe bakarak anlayamaz beni
KÖTÜLÜK
ey kendini arttırmak için aynalar arayan kız
bu ibrişim senin
saçlarını bağlaman için
TAM YANINDAN BİR SORU
ama ben
“ben” der demez yanılmaya başlıyorum
geç saatler, temiz hikâyeler, ihtiyar kafiyeler
hiçbir zaman yapılmayacak utandırılmış teklifler
ve seviyorum
evden kovulmayı başarmış oğulları, bitmiş kızları
yukarı inerek aşağı çıkmayı
insan ırkı ya satıcı ya müşteri, üçüncü imkânsızdır
ŞİİRİYET
ince abiler zemin katlarda ısrarla susuyordu
hiçbir kıza hiçbir soru ısrarla sorulmuyordu
gözlerinin adı ne?
GENCOLMAK
ben artık sen değilim biliyorsun
kimse sen değil
cenaze marşlarıyla karşılanacaksın, saygıyla
yaşamaya kalkma sakın, kuşkulanırlar
gençlik savından vazgeç
onları öldüreceksin sanırlar
tontonton bir adam ol
fıkralar anlat, taklalar at
fındık fıstık atarlar, ilgilenirler
ucuza bir vicdan alıp dilencilerden
rahatına bak
ŞİİR SAVAŞLARIM
batıda yoksul, doğuda varsıl, turnuvalarda sonuncuyum
adam olmaya doğuştan yeteneksiz
içimiz konusunda ciddiyim
sadece kederlere yardım ederim
bir güzelleşme fırsatı yakalarsanız
değerlendiririm
görüyorsunuz iki paralık iyi niyetimle
elimden ne gelirse
çünkü hep buralardayım, yanı başınızda
hayvanlık ağlıyor biliyorsunuz
ötekiler ağlıyor
ama bana inanmayın rol yapıyorum
ekmek yiyorum, “nasılsın”lara teşekkür ediyorum
bebelere tütün içmesini öğretiyorum
her şey bir yana
aslında iyi bir iş arıyorum
BİR FOTOĞRAFÇIYLA POLEMİK
indir montun yakalarını, kaldır ellerini
iyi bir fotoğraf omzun üstünden meleği göstermelidir
kötü bir fotoğrafta sadece fotoğrafçıdır çıkan
MUHATAP
bunda merak edecek ne var
bir mısra, hayat kurtaran bir mısra
a’yı ne kadar uzatacağını bilmeyenlerden şair
intikam alacaktır
tercüme kokan yerli kahpeliklerden
telif olsa da fark etmeyecek
otuzuna gelmiş ama yirmisine gelememiş kızlardan şair
kırkına gelmiş ve adına para bastırmamış erkeklerden
aptallar için tekrar etmek gerekirse
şair intikam alacaktır
küçücük elleriyle büyük davranmaktadır
bunda haklıdır
TANINMAMAK İÇİN ŞAİR
bir kereden bir şey olmaz; serbest düşme yasası
gökdelen mezarlıklar konusunda geri kaldık
çok ileri gittik başarısızlıkta
çocuklara yalan mı söyleyecektik yani
nöbetçi eczanelerin kârlılığını tartışmadık
utangaç bıyıklı muhafazakârların gizli ilkesini
bir kereden bir şey olmaz
ÇİM DEVRİMİ
ses düşer anlam kırılır, haz adidas çantalara tıkıştırılır
beni sevmen karşılığında bile fikrimi değiştirmem
bir selam göndererek dostlara
kendime devam ederim
EZBERE BİR TÜRKİYE HARİTASI
insan tanıdık birini arar kötü kararlar verirken
kolların hafızası en doğruyu hatırlar
ezbere bir türkiye haritası çizersin birini özleyince
ellerin tanımadık bir meleğin elleriyle değişir
karadeniz kavisinde
modern resmin bilmediği bir kavis
gözlerini kapamadan çizilemeyecek bir kavis
BEYAZ SAVUNMA
bir gün buluşalım, gözlerimiz olmasın
üzülürken saçların hızlı hızlı uzuyor olsun
asıl sorun kendimiz oluyorken çıkan patırtı
kulaklarımız da olmasın
bir daha düşündüm de
kendimiz konusunda şaka yapmamalıyız
KIR DÜĞÜNÜ
80’lerin slow şarkılarıdır sebep biraz da
insanları sömürgecilerine benzeten
keten takımlar, tango, fiyonklu masa örtüleri
dersu uzala’dan dersler çıkarmak
gelin bilkent’te iç mimari, baba koç’ta genel köle
her gramı çok değerli elli iki kilo anne
zaten amaç elli iki yıl sonra
hiç bakılmayacak fotoğralarda en iyi yeri kapmak
bir Kutlu hikâyesine giremeyecek tipler işte
HERKESE BENDEN
Bitirelim
kendi en yükseğinden itilince herkes incinir
NELER OLMADI NELERLERDİ ONLAR
ordan oraya. bir bilge, insan elleriyle öğrenir demiş.
önce yaz sonra bilirsin gibi bir şey.
SENARYO AŞAMASINDAKİ FİNAL
hızlıbakışlı, tambakışlı, doğrubakışlı…
gözünden görüntümü çekiyorum; körlemesine söylüyorum
sana bir adamın hikâyesini, sana aynı adamın
fikirlerin acizliğini, acizliğini bu akşam sana bunları
anlatıcının birdenbire neden sustuğunu sana
tam listeyi görmeden karar verme hangi acıyla uyuyacağına
seçeceğine sabah için bir neden, yarınki giysinin yanına asacağın
ağzını yalnız bırak, gözlerini yalnız bırakma, boynunu açık
saldırısına kapat açık kalmış köpeklerin akşam havlamalarına
kuşların sabah ilk uçuşlarına aç göğsünü bana.
ÇAĞALOĞLU
saat iki. bugün kimse ölmedi. hâlâ sekiz kişi seni seviyor
ölmüşleri sayarsak eksi yedi
dedi
bir de seval var. hiç doğmadığı için ölümsüz
doğuracak gönüllü bir anne bulunamadı
-sevali kim doğuracak
-ve kim ondan doğmak isterdi
bulunamadı
MELANKOLİ 2012
son günlerde çok kelimesini çok kullanıyorum
ışıklar açılmıştı, mikrofonlar, herkes çok şık
kahramanca evlerinden çıkıyorlar, vampirlerden korkmadan
kırmızı kravatlar takarak ve birbirlerine katılarak
çok değerliler, çok konuşuyorlar, az ölüyorlar
iki ayak, kırk ayakkabı; az ayak, çok ayakkabı
tek madonna kırk kürk, çok manto tek yalnızlık
UCUZ MAZOT
bunlar üzgün birinin cümlelerine benzemiyorsa üzgünüm
Osman Konuk
2 Yorum