Yazarımız Feyyaz Kandemir, Edebifikir okuyucuları için Süleyman Çobanoğlu şiirlerinden bir dize seçkisi hazırladı.
***
Kulplu Beygir (Parasız Yatılı)
Ben ki bunca yorgunum, yorgun beni doğuran
bana çakıl ve tezek attınız yine atın
çekin, tam aortumda kavi çelikli tırpan
çekin ruhun kehribar tesbihini kopartın!
İnşallah Hava Kapalı
Şom ağzını gererken sürü sürü kirliler,
Üzülsün kalsın da beyaz yatta defile
Sen sessiz bir saçakta çaylar dile, nehirler!
Dile ki yağmur yağsın en kirli taşa bile!”
Eski
rahleler kapanınca kilere sığıyor mu
âlâ, çünkü seveni hâlâ pek bulunuyor
fakat şu yeşil cildi alır biri okur mu
rafta bir sahaf gibi yavaş yavaş bunuyor
muzdarip olursunuz, çünkü bunlar hem fare
hem de kurt yapıyorlar; uğraşmayın zehir, fak
bu kırkbeşlik iğnesi nereden değer yâre,
nerden çıkıyor kuzum bu yüzlerce taş plak!
muzdarip olursunuz: zamanın çakalları
bütün bunları yemiş, size sade kemikler
beyhude eklemekler ve ahşap tutkalları
esritmeyen bir uyku, düşler ve delilikler
Eminönü
nihayet ay vaktinde belki çıkar haremden
şiir sürgün sultandır, bir veremli beslenti,
ziyâde kıymık toplar senin narin teninden
ey kan gibi fışkıran erguvanların kenti!
Ağlamak
Hangi tele vurunca böyle hıçkırabilir
Güneşi kanadında taşıyan büyük melek
Senin ince gönlünü hangi kış kırabilir,
Ey sırma nakşında sarkıt duran kelebek!
Lâmba
Az sonra avuçların uyanacak. Ve sesin
Bir çiçeğe su gibi üstüme dökülecek
Ama bırak, bırak da içten içe titresin
Şu küçücük lâmbanın nesi var götürecek?
Dipte
bir sedef ayna için bunca kıyamet neden
hem neden kudurtuyor kösleri kan kokusu
ah bu suya bakarken ne geçirdin içinden
de böyle dalgalandı çürümüş gül tortusu”
Cenazeden Sonra
Çök rahlene! Ve bırak, her şiirin özünde
Çakılı duran hançer taze kalbine girsin!
Türkçe
Ben onunçin habire belâlara katıştım
Ben onunla dellendim, ben onunla yatıştım
Yetmiş dilli yılanla yetmiş kerre çatıştım
Ne kibirli beyleri yerdim idi ne ettin
Tutuşan
Allah’ım nasıl da bu kadar soylu
bu toprak, gömülmüş bebek etinden
çıkarır iğdenin inkâr edilmez
kokusunu – sonra sefaletinden
Gelse de Trenden
her neyi dilesek burada olmaz
en büyük erdemi bunun, susamak
yalar yarasını içte bir geyik
hepsi bu kadardır: adı yaşamak
Korkulası Kuşlardan
Korkulası kuşlardan çoğu beni yemedi
ben çünkü hiç kirazın en irisi olmadım
Attığımda O Oku
Benden daha ne olur, yürür yalan söylerim
bir şey acır içimde bu göğsüme ne kattın
sende noksan bulmadım şu yerle gök yanarken
attığımda o oku ben atmadım sen attın
Şükür
sana yoksullarla şükür ederim
kaba yün içinde güp güp yüreği
aydan arıdırlar seni söylerken
geçip de karanlık bir engereği
Bir Gün
kör olduğun için seversin beni
acıdan seversin has niyetinden
her bir kesiğimi ipekle tık tık
bastığın yer yanar merhametinden
bir gün buluşuruz – geride gençlik
ılık avucunda o bir topak kar
ummak bir ummandır korkma Mualla
bu sonsuz. bu gülüş. ebedî bahar.
Aşk Mektubu
küçük ayakların, başka ne olsun
kalbimin üstünde tıpırtıları
Ölü Köpek
Senin bakışlarından arta kalan bir şey var
eve götürdüğümde çocuklar toplanıyor
kalbimde verem belki ve envaî şarkılar
her nereye dokunsam büyük büyük kanıyor
Kalbim Gerçekten Kırık
Kalbim gerçekten kırık ve eylülün ortası
yürüdüm yazmadığım şiirlere basarak
yalancı ömrün bilmem bu kaçıncı vartası
her solukta yeniden eksilerek artarak
Radyolu Kahve
oturmuşuz şurada ne derdimiz olacak
çocuklar, ev kirası, kömür gözlü Türkiye
İzmarit Söndürme Kavanozu
Balkonu yoktur ki şöyle açılsın
geçmiş âlemlerin ferahlığına
şiiri kafiyeye kurban etmeyiz
ayrıca kimsenin küstahlığına
Tekfurun Kızı
ben seni alamam ah Holofira
baban kâfirine kılıç üşürsem
hem de gece bassam iti uykulu
şöyle ya Allah’la bohçanı dürsem
amma ki alamam, Yaradan beni
ne ardıç ne çınar: ufarak çayır
koşumum gıcırdar ölmek dilerim
bağrım kaynıyordur yüklerim ağır
“Beşeri” Hoyrat
tepesinde tek Allah toplusunda tek mermi
Uygur Türkü bir bebek farlara bakan kedi
çıldırmış uğultuda duyuyorlar apaçık
işiteni olmayan kamçı gibi sesini
sen şiir sanıyorsun kan geliyor ağzından
Süleyman Çobanoğlu
1 Yorum