Aşağıdaki mektup, dedem merhum Alaeddin Küçükkürtül’ün Eskişehir’de askerliğini yaptığı sıralarda kendisi gibi askerde, Diyarbakır’da bulunan ve teyzesinin oğlu Mustafa Üçgül olduğunu tahmin ettiğim bir zâta yazılmış mektuptur. Merhum, hatıralara düşkün birisi olduğu için arkadaşlarına yazdığı mektupların bir kopyasını alıp saklamış. Askerde yazıcı olduğu ve daktilo öğrendiği için mektuplarını genellikle daktilo ile yazmış. Kâğıt temin etmenin zor olduğu bir dönemde karbon kâğıt, daktilo ve yedek kâğıt bulması; hatıralara çok kıymet veren merhum için çok kıymetli olsa gerek. Mektuplar benim elime ulaştığında üç dosyada, numaralandırılarak sıralanmış vaziyetteydi. Mektupların ömrünü uzatmak için artık iyice oksitlenmiş tel zımbaları tırnak makasıyla, teennîyle açtım ve poşet dosyalara, merhumun gözettiği sırayı muhafaza ederek yeniden dosyaladım. Aşağıdaki mektup 120 numarayla kaydedilmiş. Sanırım bendeki mektubun adedi 250 civarındadır. Sadece 1949-1951 dönemine ait askerlik mektuplarının bu kadar olduğunu düşünecek olursak daha fazla mektubu olması gerekir. Zaten daha sonra babamın defterleri arasında yedi-sekiz mektubuna ama bu kez, babamın Almanya’da bulunduğu 1976 senesine tekabül eden mektuplarına rastladım. Merhum dedem Alaeddin Küçükkürtül’ün mektuplarından başka 6-7 şiir defteri, daktiloyla oluşturduğu kendisi seçkisi bir mani ve şiir defteri, yarım bırakılmış bir hatıra defteri ve 50-60 kadar fotoğrafı vardır. Bunları neşredebilmek için bilgisayar ortamına nakletmeye uğraşıyorum, çalışmanın tamamlanması ve hayırlı neticelere vesile olması için dua buyurun lütfen.
Yazıya ek olarak hayli örselenmiş bir vesikalık fotoğraf bulacaksınız. Merhumun askerlik fotoğrafıdır. Ayrıca boydan fotoğrafı çekilmiş ayaktaki iki kişi, mektupta bahsi geçen hapishaneye düşmüş arkadaşlarıdır. Bu hapishane meselesi, ayrı bir yazının konusu olacak uzunlukta olduğu için bu konuyu açmayacağım. Bir de mektubun fotoğrafını yazıya ek olarak bulacaksınız. Ben mektuba birkaç noktalama ve birkaç kelime imlâsı babında müdahale ettim. Olabildiğince merhumun konuşma diliyle ve Maraş ağzıyla yazmasına dokunmamaya çalıştım. Köşeli parantezle yazılan kısımlar bana aittir.
Mektupta bahsedilen film ise “Kendini Kurtaran Şehir/Şanlı Maraş” isimli başrolünde Sadri Alışık’ın rol aldığı filmdir. Vizyona giriş tarihi 27 Mart 1951’dir. Senaryoda “Behçet Kemal Çağlar, Sinan Korle, Sara Korle” isimleri görülür. Yönetmeni ise Faruk Kenç’tir. Filmin dikkate değer tek özelliği Kahramanmaraş’ın o yıllardaki bazı görüntülerini kayıt altına almış olmasıdır. Bunun dışında tarihî bilgiler yanlış, film bayağı ve ucuzdur.
Ayrıca mektubun altında dedemin bir biyografisini bulacaksınız. Metnin üslûbundan anladığım kadarıyla merhumun küçük oğlu, amcam şair-ressam Bünyamin Küçükkürtül’ün kaleme alıp rahmetli Cemil Çiftçi Bey’e ulaştırdığı bir biyografi bu. Ben olduğu gibi naklettim. Ancak bendeki bilgi ve belgelere göre merhumun doğum tarihi 1929, ahirete intikali 1991 olmalıdır. Eksik ve yanlış bilgiler olan bir biyografidir. İnşallah mufassal ve daha doğru bir biyografi yazmak bizlere nasip olur. (Mehmet Raşit Küçükkürtül)
***
Eskişehir – 27.04.951
120 [numaralı mektup]
Kıymatlı Arkadaşım Mustafa,
13-4-951 [13 Nisan 1951] mektubunu 22-4-951 günü aldım. Evvelce izine gideceğinizi bildiğim için ikinci mektubunuzun havadislerini de alıp öylece mektup yazmaya karar vermiştim. Tahminim de aldanmamışım. Sağ ol, bu mektubunda Maraş’ta olan havadislerin bir kısmını anlamış oldum. Yalnız Maraş’ta müthiş bir yangın olmuş bir eczane bir iki de evin yandığını işittik. Sen böyle bir şeyden bahsetmedin. Yoksa asılsız bir şey mi idi. İkinci mektubunun daha tafsilatlı olmasını beklerim. Bizim evden gelen mektuplar hep kısa havadissiz olduğu için hiçbir şeyden haberim olmaz. Mustafa şu Çavuş’un ve Ejder’in işine çok canım sıkılmakta. Ejder ne değerli arkadaş idi. Hep Çavuş’un ve arkadaşlarının yüzünden başına ne işler geldi. Allah esirgesin, 46’lı idi, beraber asker olmak için 45’li oldu. Çocuğa nasip olmadı, biz askerliğimizi bitirmek üzereyiz; o hâlâ hapishanede, sonunda ne kadar zoruna gidecek.
Buralardan havadis ilk duhul ettiğimiz ay sayılmak üzere 24 ayını dolduranı terhis edecekler bu emri ben taburda okudum. Onun için eminim, ikinci bir şayia daha vardır ki o da üç aylık izinler yakında çıkacakmış, arkadaşların ağzında dolaşmakta. Bu sene 12 Şubat’ta Maraş’ın Kurtuluşu üzerine çevrilen film Eskişehir’e geldi. Hâlâ Atlas ve Sizin sinemalarında gösterilmekte. 17 günden beri devam ediyor. 4 defa gördüm. Şehrin her tarafını göstermiyor. Güzel bir film. Halk da rağbet vermekte zannedersem, daha çok gösterilecek. Bu gün telefonda hafta nöbetçisiyim. Yarın bayramı seyrettikten sonra yine gideceğim. Diyarbakır’a da gelince senin de görmeni tavsiye ederim. Müsaadenizle burada satırlarıma son verir, sonsuz saygılarımla selamlarımı yollarım ve hasiretle ellerinden sıkarım. Şen ve havadisli mektubunu beklerim.
Arkadaşın
Alaeddin Kürtül
Adresim: Alaeddin Kürtül Uçuş Okulları Levazımından Yazıcı, Eskişehir
____________
Alaeddin Küçükkürtül Biyografisi
(Doğ. 1927 – Öl. 1990)
Kahramanmaraş’ta doğdu. Gençlik çağına geldi günlerde açlık ve sefaletin pençesine düştü. Kıtlık yıllarıyla karşı karşıya geldi. Zayıflıktan, bitkinlikten ölen babasının; kısa aralıklarla ölen annesinin ve iki kardeşinin acısıyla şiir denemelerine başladı. Ölümüne yakın vakte kadar şiir yazdı, besteler yaptı. Hadis ve fıkıh okudu. Osmanlı Tarihi ve İnkılâp Tarihi üzerinde incelemelerde bulundu.
Son sekiz yılını, kendisini dış dünyadan soyutlayarak, münzevi biçimde sürdürdü. Bir sabah, bütün akraba ve dostlarını ziyaret için evinden çıktı. Herkesle helalleşti. O günkü ikindi namazının kıyamında Hakk’a yürüdü.
İnsan Saati dergisinin Şubat 1996 tarihli 3-4. sayısının 4. sayfasında şairin 1990 yılında vefat ettiği kayıtlıdır.
(Kaynak: Maraşlı Şairler, Yazarlar, Âlimler – Cemil Çiftçi, Kitabevi, İstanbul 2000, sy. 196)
9 Yorum