Bundan yaklaşık dört asır öncesi, pâyitaht tarihinde ilk; dünya tarihindeyse eşine az rastlanır bir hadise gerçekleşti. Dönemin meşhur tarihçisi Tûgi, “Musibetnâme” adlı eserinde, bu vak’ayı şu şekilde nakletmişti: “1621 senesinde Boğaziçi dondu. Üsküdar ve Beşiktaş arası kara olup, üzerinde adamlar gezip, Üsküdar’dan İstanbul’a yürüyerek gidip gelirlerdi.” Gerçi kaynaklarda Boğaz’ın donması hadisesi birkaç kez geçer ancak bu denlisi hiç olmamıştır. Meselenin dikkat çekici hususu şu ki Osmanlı tarihçileri bu olayı, dönemin diğer ilginç hadiseleriyle de değerlendirerek, Genç Osman’ın tahttan indirilmesine işaret olarak göstermişlerdi. Ancak, olacak hadiselerin hangi boyutlara ve hadlere varacağını, elbette ki onlar da kestiremezdi.
Hakikaten Sultan II. Osman Han dönemi, gerek öncesiyle ve sorasıyla, gerekse hadiseleriyle ve şahsiyetleriyle, Osmanlı tarihi içerisinde farklı kabul edilebilecek bir görünüme sahiptir. Samet Akgün’ün samimi bir üslupla kaleme aldığı “Genç Osman” romanı, söz konusu devre bu yönden ışık tutuyor. Eşik Yayınları’ndan çıkan kitabın “Şah-ı Cihan’a Nasıl Kıydılar?” şeklindeki alt başlığıysa, birçoğumuzca malum olan o elim hadisenin perde arkasının, sebepleriyle ve sonuçlarıyla ele alındığının mesajını veriyor.
Kitap, Bağdat Kalesi önündeki IV. Murad’ın, Osman adındaki kahraman yeniçeri askerinin cansız bedenine bakarken, abisi merhum Sultan Osman’ı hatırladığı duygusal bir sahneyle başlıyor. Fatih’ten beri yasal olan kardeş katlini kaldırıp Anadolu’yu kasıp kavuran Celalî isyanlarını bastırarak halkın kalbinde taht kuran peygamber aşığı Sultan I. Ahmed’le ve ardından, Sultan I. Mustafa’nın sıra dışı ve üzücü hayatıyla da devam ediyor. Öyle ki onun şahsında, dünyanın taç ve tahtının ne büyük yüklere, bela ve musibetlere gebe olduğunu idrak ediyor insan.
Kafes usulünün getirdiği halet-i ruhiyeyle görünürde deli, hakikatte âdeta bir veli hüviyetindeki I. Mustafa’nın tahttan indirilmesiyle ilerliyor roman. Sonra da 12 yaşında 16. Osmanlı padişahı, 95. İslâm Halifesi olan II. Osman’ın yenilikçi ve atik hamleleriyle dolu sultanlığının ardından, yeniçerilerin taşkın isyanında vahşice katledilmesiyle nihayete eriyor. Hatırda ise Genç Osman’ın kardeşi Şehzade Mehmed’in acı bedduası ve Şair Nev‘î’nin, genç padişaha yazdığı mersiyeden hisli bir âh kalıyor: “Nâmıyla Osman Hân idi, şâh-ı cihana kıydılar”
“Genç Osman” romanı, aslında bir şahıs etrafında dönen ve ana olayı anlatma gayesi güden bir kitap değil. Burada, zamanın yozlaşmaya başlayan askerî güçleri, devlet adamlarının hırsları, halkın isyanlardan çektiği sıkıntılar, çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. Eser, aynı zamanda şehzadelerin o dönemki yaşayış tarzlarına da değiniyor. Kısacası “Genç Osman Şah-ı Cihan’a Nasıl Kıydılar?”, sıkmayan, ilgi çeken anlatımıyla, o dönemim merak edilenlerini, tarihî roman okumanın zevkini vadederek sunuyor.
Cüneyt Dal