Künye: Belki de Senin Hikâyendir, Abdülkerim Kolat, Eşik Yayınları, Ocak 2016, İstanbul.
***
“Oğlum kadınlar güçsüzdür fakat anneler müstesna,” (Sayfa 9)
Bir zaman pencerelerinden muhabbeti sızdıran bu evler, şimdi yıkılmaya yüz tutmuş duvarlarından ayrılığın kederini döküyor. Altında ihtiyarların gölgelendiği şu asude çınarın kederi susuzluk değil, hasret kaldığı hoş sohbetlerin yangınlığıdır. Makasına altın pâyesi vermiş berberlerin şıkırtısı, birkaç pîr-i fâninin kulaklarında ya inler ya inlemez. Aile terzisinin paslanmış anahtar deliği ne kadar yağlasan da tıkırdamaz artık.” (Sayfa 15-16)
Tıraş olan üç beş kişiye dikkat kesildi sonra. Makas şıkırtıları yeni bir oluşa kapı açtı yüreğinde. (Sayfa 17)
Çayı soğutarak içişinden belliydi hep, birilerini beklediği. (Sayfa 22)
İnsanlar hayata biraz da yaşayanların, yaşadıkça sancı çekenlerin dünyasından bakabilseydi keşke, diye düşündü. İşte o zaman göz kendini görür, gönül boyun büker, birbiriyle buluşan gözler, eller güzelliğin adını koyabilirlerdi. (Sayfa 27)
Kemiklerim un ufak olurken, üzerimde kuru otlar tepinecekti. (Sayfa 33)
Bazı gerçekler vahşiydi. Onlarla dürüstçe yüzleştiğinde buna takat getirecek gücü bulamamaktan korkanlar, sonuna kadar ondan kaçar, hem de günün birinde yakalanacağını bile bile… (Sayfa 49)
Gece gündüzden önce gelir. Günün gerçekleri geceden hayal edilir. (Sayfa 53)
Mazlumlar hiçbir zaman hâmisiz olmadığı gibi, zulüm de ebediyete kadar daim olmaz, olamaz. (Sayfa 63)
İnsanlar yaşadıkça ölüyordu… (Sayfa 71)
“Buradan Endonezya’ya kadar Anadolu yakası” diye mırıldandı. (Sayfa 74)
Kapıda mı beklersin yoksa kapıyı mı? (Sayfa 76)
“Kendini dinleme evlat” dedi usulca. “Keder etme, firavunlar mesken tutmaz gönlümüzde… (Sayfa 85)
Alıp verdiği nefes, ona ayrı bir incelik, ayrı bir sır katar. Sadece annesinin onu bıraktığı yerdedir. Orada güvendedir, orada bir şeyler ifade etmektedir. (Sayfa 90)