Kendilerini dünyanın en büyük gücü hatta tek büyük gücü olarak görenler Türkiye’yi defalarca hedef aldılar ve hepsinde de başarısız oldular. Başarısız oldukça daha da hırçınlaştılar ve sonunda delilik diyebileceğimiz bir işe kalkıştılar. Ne var ki darbe görünümlü işgal girişimleri de tutmadı. Şimdi kendi kendilerine şöyle diyorlar: “İyi ama biz kaybetmeyiz ki!?” Silah, finans, siyaset, medya, teknoloji sistemlerinin hepsi onların emrinde. Onlar nasıl kaybetsinler ki? Ama kaybettiler. Çünkü hesaba katmadıkları değil katamayacakları, katmaya kapasitelerinin yetmeyeceği, katmanın akıllarının ucundan bile geçmeyeceği hatta çok güvendikleri biri katmalarını tavsiye etse gülüp geçecekleri bir şey vardı. 15 Temmuz işte o şeyin zaferi.
Milletimiz, Açe’ye, Somali’ye, Sudan’a ve daha nice mazlum diyarlara hiçbir maddi karşılık beklemeden sırf Allah rızası için yardım etti. Gazze’nin yaklaşık 2 milyar nüfuslu Müslümanlara kapalı kapısını açmak için göğsünü siper etti, şehitler verdi ve bununla gurur duydu. Ne zaman ağlayan bir Filistinli görse makroekonomik dengeleri bir tarafa bırakıp bir kez daha İsrail’le savaşa girmek istedi. Üç milyon Suriyeliyi, sanki komşuya tuz almaya gönderdiği kardeşi eve geri dönmüş gibi karşıladı. Türkçe bilmeyen bu insanlarla hiçbir iletişim güçlüğü çekmeden hal diliyle anlaştı. Sonra 15 Temmuz gecesi dünyanın sözde sahipleri tarafından tankla, helikopterle, F-16’yla tehdit edildi. Kendi kahraman ordusunun silahını kendi öz vatanını işgal etmek için kullanıldığını anladığı anda yeniden hal diliyle konuşmaya başladı. Hani şu Somali’ye karşılıksız yardım ettiği dil, hani şu Gazze’nin kapısını açmak için şehit olduğu dil, hani şu dünyanın ölüme terk ettiği mültecilerle ömrünü bölüştüğü dil, hani şu dünyanın sözde sahiplerinin hiç anlamadığı dil, hani şu bülbülün güle döktüğü dil.
15 Temmuz gecesinde bir kez daha yenilenler güreşe doymadılar. İkinci, üçüncü, dördüncü aşamalardan bahsettiler. Kurşunlu ve kasetle suikastlardan dem vurdular. Hainleri öne sürüp Anadolu’yu mayalayan tasavvuf okullarına kara çalmaya çalıştılar. Devletin içine daha kimlerin sızmış olabileceğini sinsice fısıldadılar. Ve hepimizin bildiği daha bir sürü şey yaptılar. Şimdi dünyanın sözde sahipleri istiyorlar ki hal dilini bırakalım ve onların dilini konuşalım. Silaha, paraya, makama, habere, alete güvenelim. Güvenelim de kaybedelim. Bunlar hal dilini hiç bilmiyorlar, bizi hiç tanımamışlar ve kazanma ihtimalleri hiç yok.
Türkiye için, ümmet için, dünya mazlumları için asıl bitmeyen, arkası gelecek olan, sonsuzluğa uzanan 15 Temmuz zaferidir. Allah rızası ve korkusudur, vatan sevgisidir, birliktir, beraberliktir. Biz savaştan korkmuyoruz. Dolayısıyla kiminle savaşacağımız çok önemli değil. Rusya’yla ittifak yapmışız Çin’e kafa tutmuşuz bizim için fark etmez. Türkiye’yle, ümmetle, dünya mazlumlarıyla savaşan kendi kaybeder. Bizim uluslararası stratejimiz Türkiye’den, ümmetten, dünya mazlumlarından yana olmak. Bizim Birleşmiş Milletlerimiz de Natomuz da Şengayımız da budur. Biz iç savaştan da korkmuyoruz. Çünkü onlar birbirimize sırtımızı dönmemizi istedikçe biz birbirimizi sırtımıza alacağız. Biz terörden de korkmuyoruz. Güvenlik güçlerimiz teröristlerin saklandıkları inleri başlarına yıkarken biz terörün oltasından çocuklarımızı, nesillerimizi, kardeşlerimizi daha sıkı kucaklayarak kurtaracağız. Biz hainlerin çok iyi gizlenmesinden de korkmuyoruz. Hukukun ihanete üstünlüğünü dünyaya ispatlayacağız. Aramızda hâlâ hainler yok mu? Tabiî ki var. İyi niyetlerimizi kötüye kullananlar yok mu? Onlar da var. Hepimizin küçük büyük yanlışları yok mu? Hep vardı. 15 Temmuz’dan önce de vardılar. Yine de biz kazandık. Çünkü birbirimizden şüphelenmedik, birbirimize güvendik. Yine şüphelenmeyeceğiz, yine güveneceğiz. Varsın dost bildiklerimizden birkaçı hain çıksın. Saflarımızda hainler var diye saflarımızı bozmayacağız ki hainler hortladığında saflarımız bozulmasın.
Ey dünyanın sözde sahipleri! Bize siyaset mi öğreteceksiniz? Alın teorilerinizi, stratejilerinizi, planlarınızı delik cebinize sokun. Bizim aklımız kalbimizdedir. Siz bizi yenemezsiniz. Biz de sizi yemeyiz.
Mükerrem Mete