Ayne’l Hayat

Künye: Ayne’l Hayat, Emre Baştuğ, Mostar Yayınları, İstanbul, 2016

***

Çocuklar için savaş bir serüvendir. Bir macera. Görmek zorunda bırakıldıkları kötü bir düş. Farklı zaman ve mekânlarda olsalar da savaş onlar için aynı kâbusu görerek hayata başlamaktır. (Sf. 9)

Her şey yolunda gidiyordur. Ama oda yerine, eli ayağı düzgün bir eve çıkmak ister arkadaşıyla. Hoşlarına giden bir dairenin kapısında dururlar. Ayakta bekleyen iki adama danışırlar ama onların danışılacak değil de kaçılacak adamlar olduklarını Ellis adasındaki göçmenler hapishanesine düştüklerinde anlarlar. Soru sordukları kişiler göçmen bürosunda görevli memurlardır. (Sf. 14)

Bir defasında, tren yolculuğu sırasında fotoğraf makinesini hırsızlara kaptırsa da ne yapar eder makineyi onlardan geri almayı başarır. Yolculukta Allah’a tamamen teslim olması gerektiğini idrak eden Ömer, aynı güzergâha Afganistan’ı da ekleyerek yaptığı ikinci yolculuğunda, Kâbil’de bir bakkalda bulunduğu sırada dışarıda bir bomba patlar ve içerisinde bulunduğu mekânın tüm camları aşağı iner. Ancak ona bir zarar gelmez. (Sf. 19)

Savaş, mülteci kampı, anne acısı, ölüm tehdidi, geride kalmış kardeşler… Bu zihin örgüsünün içerisinde geldiği İran’daki bir sınır köyünde kendisine yeni bir yol arar. (Sf. 22)

Ardımızda bıraktığımız zamanı yâdetmek isteriz hep. Geçmişe bir daha dönemeyeceğimiz için kimi zaman hatıra defteriyle kimi zaman bir fotoğrafla veya anımsadığımız anın kanatlarına takılıp içimizi geriye doğru çekeriz. Sonra üstüne de iç çekişlerimiz eklenir. (Sf. 25)

İskemleler Nostalji’nin anlamına anlam katıyor. İskemleler, insanların birbirine yaklaşmasına vesile oluyor. Burada, arkaya yaslanarak değil, birbirlerinin yüzüne eğilerek konuşuluyor… (Sf. 27-28)

Her gün Derya’ya sütünü vermek için hastane yollarını aşındıran Meryem, o gün gittiğinde bir acı haber alır, çocuğu ölmüştür. Hastanedeki doktorlar kendilerine ulaşamadıklarını iddia ederler. Ona bir sürü nedenini anlayamadığı evrak imzalatırlar. Meryem perişan hale gelmiştir. Fuat da âdeta yıkılmıştır. Ayakta durmakta güçlük çeken Fuat ve Meryem, en azından bebeklerinin ölüsünü almak istediler. Hastane görevlilerine bebeklerini teslim almak istediklerini söylediklerinde ise bebeğin yakıldığını işitirler. (Sf. 31)

Said için uçağa binene kadar her şey yolundadır ve sıradan gitmektedir. Yalnızca Boşnakçası olan Said bindikleri uçağın, Bosna-Hersek’e değil de Avustralya’ya gittiğini anladığında artık çok geçtir, uçak okyanus ötesine kanatlanmıştır bir kere. (Sf. 35-36)

İstesek de istemesek de hemen hemen katledilmiş bir çocuğun fotoğrafıyla yüzleşip, vicdanımıza türlü bahaneler anlatıyor ve o anlık iç savaşımızdan zaferle çıkıyoruz. (Sf. 40)

Metin, kollarına kalemle bir şeyler karalayan çocukları görür. Sorduğunda ise, “Bize bir şey olursa ailemiz kolayca bulsun diye, onların adını ve telefon numaralarını yazıyoruz” cevabını alır. (Sf. 47)

“Kimsin sen, neden ben seni bu şekilde görüyorum?” Bu soru üzerine “Sen beni görmüyorsun, mürşidimin üzerimdeki feyzini görüyorsun” diyerek cevap veren genç çocukla sohbet etmeye başlar. (Sf. 53)

Fikret, her şeyin yoğun ve çok hızlı yaşandığı günümüzde, yaşadıkları stresli ve yorucu hayatın dışına bir anlığına da olsa çıkmak için bir kapı olarak görüyor hatıralarla dolu olan oyuncakları. (Sf. 73)

“Avrupa’da insanlar gittikçe çıkmaza giriyor. Boşluğun içinde debelenip duruyor. Kendi dinî inançlarını sadece kimlik olarak taşıyorlar. Bu insanlar en ufak bir musibette çıldırıyorlar veya intihar ediyorlar. Çünkü tutunacak bir dalları yok. Kendi dinleri çelişkilerle dolu… Bu sebepten, insanlar boşluğa düşünce kimi arayışa giriyor, kimi tutunacak bir dal arıyor ve İslâmiyet’i buluyor. Veya bazan İslâm’ı bir müslümanın güzel bir hareketinden, ahlâkından etkilendiği için seçebiliyor.” (Sf. 78-79)

Sırbistan’ın Bosna’ya saldırmasıyla başlayan savaştan önce komünist olan baba Begiç, savaşın Müslüman kıyımına dönüşmesiyle bir mücahid olur. (Sf. 81)

Birçok Türk mücahitle de omuz omuza savaşan Ebû Hamza Türk mücahitler için, “Onlar çok güzel savaşçıydı ama inatçıydılar” diyor. (Sf. 91)

Aktaran: Muhammet Emin Oyar

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir