Aklın İlkeleri ve İlk Bilgileri

 

Künye: Aklın İlkeleri ve İlk Bilgileri, Dr. Turgut Akyüz, Ravza Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2021.

***

Bilginin deneyimle oluştuğunu ve ilk bilgilerimizin duyularla elde edildiğini ifade eden Aristoteles, hemen devamında, dağınık bilgilerin gerçek anlamda bilgi (ilim/episteme) olamayacağını; dağınık bilgilerin sadece zan/vehim (doksa) olabileceğini, gerçek bilginin tümellerin bilgisi olduğunu ifade etmektedir. (Sayfa 9)

Burada bilginin mahalli olan akılla kastımız; “tümel ve zorunlu doğru bilgileri kesin olarak bilmeyi sağlayan nefsin kuvvetidir.” (Sayfa 11)

Şu halde akıl, duyulardan gelen verileri (image/phantasia/ hayâlî sûret) alır. Bunları soyutlar (eidos/noeta/mâkul/tasavvur/aklî sûret) ve geneller (kathalou/küllî). Sonra bu kavramlardan çıkarımlar yapar (logismos/hüccet/fikir). Bu üç şey, aklın temel ilkeleridir ve akıl bu temel ilkelere göre ilk bilgilerini oluşturur. Daha sonra bu ilk bilgileri ilke ve öncül yaparak buradan başka kavramlar ve yargılar üretir. Ve bu kavramları ve yargıları saklar ve bir havuz oluşturur. Sonra dışardan kavram almaya ve yeni çıkarımlar üretmeye devam eder. (Sayfa 13)

Aristoteles, iki sorunu çözmek için ilke kavramına başvurmuştur diyebiliriz: Değişmeyi açıklamak ve sayılamayacak derecedeki bireylerin bilgisini sınırlandırmak/kayıt altına almak. (Sayfa 22)

Şöyle ki akıl, bir nesneye yöneldiği zaman önce onun var ve cevher olduğunu algılar. Sonra bu nesneye ait duyu verilerinin doğru ve zorunlu olduğunu, bu nesnenin kendisi dışında bir nesne olduğunu, kendine benzer ya da farklı olduğunu ortaya koymaya çalışır. Devamla buradan gelen duyu verilerini soyutlar ve geneller ve böylece kavramları oluşturur. Kavram oluşturma aşamasında akıl, kavramın kategoriler ve beş tümeldeki temel kalıplarla oluştuğunu ortaya koyar. Ortaya koyar ifadesi aslında bu ilk bilgilerin bir kabul olduğunu yani kanıtlamaya dayanmadığını ifade etmektedir. Fakat bu ortaya koyma esnasında elde, kabul edilecek bir ilk bilgi olması gerekir ki bu ilk bilgiler deneyimle yani gözlem (müşâhede) ve deneyle (tecrübe/tam istikra) elde edilir. Akıl gözlemden gelen bu bilgileri kabul, sezgi ya da tümevarım yoluyla ilk bilgiler haline getirmektedir. (Sayfa 29)

Şu halde apriori adını verdiğimiz bilgiler sezgi ve tümevarımın ortak çalışması ile elde edilen bileşik bir bilgi türüdür. Aslında gerek deney gerekse sezgi, akıl ve duyunun birlikte çalışması ile elde edilen bilgilerdir. (Sayfa 31)

Bilginin kaynağı deyince akla gelen şey, önermelerin içeriğinde ele alınan konulardır. Buraya bakıldığında bilginin temel kaynakları şu şekilde özetlenebilir:

  • Salt duyu,
  • Salt akıl (tümdengelim),
  • Duyu ve aklın birlikte çalışması (haber, sezgi ve tümevarım),
  • Vaz ve kabul. (Sayfa 33)

Şöyle ki öznenin nesneyi bilebilmesi için varlığın bilinmeye müsait olması gerekir. Zira zihin, varlığın bilgilerini kategorize eder. Fakat varlık da bu kategorilere uygundur. Buradaki uygunluk, tanrı tarafından verilmiş ve varlığa koyulmuş bir durumdur. (Sayfa 36-37)

Aristoteles’e göre bilgi, tümel olandır; yani dağınık tek tek şeyler, bilgi değildir. Aristoteles, tümeli “birden fazla şeyde bulunan” olarak tarif ederken68 İskender’e göre tümel “pek çok şeyde bir ve aynı olan” şeydir. (Sayfa 45)

Aristoteles’e göre bilginin temel iki şartının olduğunu tekraren ifade etmek istiyoruz: Tümel olmak93 ve zorunlu olmak.94 Bir başka ifade ile Aristoteles’e göre dağınık şeyler, rastlantılar, dış dünyadaki bireyler ve bu bireylerin isimleri bilimsel bilgi değildir. Bunlara bir takım kanaatler veya veri denilebilir. (Sayfa 65)

Noesis kavramı hem akıl hem de sezgi anlamında kullanıldığı için; sezginin, aklın temel işlevlerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aklın temel üç yetisi olduğunu ifade etmiştik (saklama ve hatırlama hariç): Soyutlama, genelleme ve çıkarım yapma. Genelleme ya kabul ya da tümevarımla olmaktadır. Çıkarım yapma ise ilk olarak tümevarımla başlamakta; daha sonra tümdengelim ve diğer kıyas türleri ile devam etmektedir. Şu halde sezgiye karşılık gelen ilk anlam, soyutlama olmaktadır. (Sayfa 86)

Fakat sezgi, sadece duyu verilerinin çekip alınması şeklindeki dış sezgi değildir. Aklın temel bir yetisi olarak sezgi, kavramların işlenmesi sürecinde de işlevini yürütmektedir. Hatta daha kavramların oluşması aşamasında sezgi, çıkarım yapmaya bir sıçrama yapmaktır. Ki burada sezginin bir başka anlamı ortaya çıkıyor: Sıçrama. (Sayfa 87)

Aklın ilk ilkeleri ve ilk bilgileri; aynı zamanda akıl doğruları adını verdiğimiz şeydir. Zira bunların doğruluğu, akıldadır ve dışardan bir delillendirmeye ihtiyaç duymazlar. Bir başka ifade ile doğruluk ve zorunluluk, duyularla elde edilen bir şey olmayıp akılla elde ettiğimiz bilgiler ve yargılarımızdır. (Sayfa 97)

Aklın ilkeleri olarak sayılan şeyler, aynı zamanda mantığın da ilkeleridir. Bir başka ifade ile varlık görüşü, aynı zamanda kavram görüşünü ve dolasıyla bilgi görüşünü de etkilemektedir. Şu halde burada sayılan; varlık, bilginin ve doğruluğun imkanı, nedensellik, zorunluluk, tümellik, cevher ve araz olma gibi durumlar aynı zamanda mantığın da değişmezleridir. (Sayfa 97)

Özetle bilgi mümkündür ve doğrudur. Aynı zamanda zorunludur. Zorunlu olmasının şartı ise tümel olmasıdır. Yine sonraki bilgilerin doğru olabilmesi için bir takım ilk ilkeler, ilk bilgiler ve zorunlu bilgi elde etme yöntemleri gereklidir. Bu zorunlu yöntemler; kabul, sezgi, tam tümevarım (veya zati niteliklerdeki tümevarım) ve tümdengelimdir. (Sayfa 99)

Edebifikir

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir