İsmet Özel, “İnsan için önüne çıkan bütün yollar ‘yürünebilir’ yollar ise, o insan artık kaybolmuştur.” dediğinde, varoluşsal bir bakış açısıyla kaybolmanın da tanımı yapmış olur. İnsan kaybolabilen bir varlık. Çeşitli saiklerle anlam krizine girebilen, özüne yabancılaşabilen ve böylece kaybolabilen… Sebebi ise kendiyle mücadeleyi terk etmesi…
Bir insan için tüm yolların yürünebilir olması, önceliklerinin ve gayesinin olmadığını, plansız hareket ettiğini ve böylece kişiliğinin oluşmadığını gösterir. Çünkü her yol, her insan için yürünebilir değildir. İnsanın karakteri olduğu gibi yolların da karakteri vardır. Üzerinde yürünen yol, insanı kendine benzetir. Her adım, -farkında olunmasa da- yeni bir karaktere yaklaşmak üzere atılır. O halde her adım, eski karakterden de uzaklaşmaktır. İnsan neye yaklaşırsa, diğerinden uzaklaşır.
Kaybolmak, hele hele insanın kaybolması, ben’inin cahili olması, kısacası kendini tanımaması demektir. Kendini tanımayan insan ise, haliyle yürüdüğü yola dikkat etmez. Önüne çıkan herhangi bir yola girer ve götürdüğü yere gider. Çünkü gitmek istediği bir yeri, gayesi yoktur. Gayesi olmayan insan, yola tâbi olur, yolun yolcusu olur.
Kaybolmak, seçim yapamamaktır. İnsan, karşısına çıkan yollardan herhangi birini, belli bir sebeple seçemiyorsa, sorgulama yeteneğini kaybetmiştir. Sorgulanmamış bir hayatın yaşanmamış bir hayat olduğu düşünüldüğünde, her yolu mubah gören bir kimsenin gerçek bir hayatının olmadığını çünkü gerçekliğinin farkına varamadığı sonucuna ulaşabiliriz.
Tüm yolların yürünebilir olması, yolcunun kimliksiz ve de yönsüz olduğunu gösterir. Seçim olmadığı için, kazanım da olmayacaktır. Nerde akşam orda sabah felsefesinin bir imitasyonu olan her yolun yürünebilirliği, aslında insanın boş vermişliğinin ve dahi mücadeleden el etek çektiğinin de göstergesidir.
Tüm yolların yürünebilir olması, yolcunun, her yolun aynı yere ulaştırdığı ve aralarında bir fark olmadığını düşündüğünü gösterir ki, bu da anlam bunalımına işaret eder. Anlam bunalımına girmiş kişi yürüdüğü yolu idrak edemeyeceği için gittiği yeri de idrak edemez. Sadece yürür ve bu yürüyüş kendisine bir fayda getirmez. Çünkü yol, hakkı verilmedikçe yolcusunu inşâ edemez. Yolun hakkını vermek ise, yürünen adımların farkında olmaktır. Geleneğimizde buna “nazar ber kadem” denir ki, her bir adımın bilinçli atılması ve gafletten uzak durulması gerektiğini anlatır.
Tüm yolların yürünebilir olması, umutsuzluğun göstergesidir. Umutsuzluk ise hayatta anlam bulamamanın sonucudur. Hâlbuki her gelecek saat, yeni bir saat ve her gelecek gün de yeni bir gündür. Yeniler, içinde umut barındırır. Bu umudu görememek, kişinin gözlerini bile isteye kapatması sebebiyledir. Umudu görmek istemeyen, kendini çıkmaz sokaklarda bulur.
İnsanın kendini “başkalarının bakışında” tanımlaması, kaybolduğun göstergesidir. Başkaları için yaşayan, diğerlerinin beğenisini her zaman önde tutan insan, kendilik şuurunu kaybeder. Böyle biri, özgürlüğünü yitirdiği için artık kayıptır. Kayıp biri içinse tüm yollar mubahtır.
Kaybolmak, kişinin tüm dikkatini kendi dışına yöneltmesi, bir içi olduğunu unutmasıdır. İçini (kalbini) unutan insan başkalarının gölgesinde yaşamaya başlar. Bu durum ise bireyin kendilik bilincini yitirmesi ve benliğini dış dünyanın etkilerine teslim etmesidir. Bu sebeple tüm yollar birbirinin benzeri haline gelir. Gündelik yaşamın yüzeysel akışına kapılan insan, aslında kaybolmuş ama farkında değildir.
Hayat taklitten tahkike giden bir yoldur. Körükörüne bir taklitten derinlikli bir anlayışa ulaşmak için, kendilik bilincinin geliştirilmesi gerekir. Bu ise, dış âleme verilen önemin, iç âleme de yöneltilmesi ile gerçekleşir. Yolun başında tüm yollar aynı gibi durur. Bu son derece normaldir. İnsanın olgunlaşan bir varlık olduğu düşünüldüğünde bu durum anlaşılır. Ama zaman ilerliyor, kişi hâlâ seçim yapamıyor ve yollar arasındaki farkı göremiyorsa yıllara rağmen zihni gelişmemiş demektir ki bu da hâlâ taklit seviyesinden tahkike geçilmediğinin göstergesidir.
Sözün özü, bir filozofun da dediği gibi “Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıla katlanabilir.” Nedenler, nasılları göğüslenebilir kılar.
Sulhi Ceylan
3 Yorum