Editörümüz tarafından yazılan ve yarım bırakılan “Kürek Aranıyor” isimli öykümüzü okurlarımızdan Abdülkerim Turan tarafından tamamlandı. Teşekkür ediyor ve bir çanta dolusu kitabın kendisini beklediğini hatırlatıyoruz.
Yarım bırakılmış öykümüzü tamamlayan tüm okurlarımıza ayrıca teşekkür ederiz.
***
Kürek Aranıyor
“Cesedi nereye gömelim?” diye bir ses çınlıyordu kulağında… Yaklaşık bir hafta önceydi… Her zamanki gibi saat 18.00’da iş yerinden çıkmış metroya doğru yönelmişti.
Metrodan, Asma Yaprağı istasyonundan indiğinde ilk defa istasyonun adının neden “Asma Yaprağı” konulduğunu düşünmeye başladı. “Boş ver” dedi en son. “Vardır bir sebebi…” Yavaş adımlarla eve doğru yürürken birden içine sahile inmek geldi. Hiçbir sebebi yoktu sahile gitme isteğinin ama içindeki sese kulak verdi yine de.
Amaçsız şekilde sahilde yürüyor ve engin denize bakıyordu. Evlendiği gün geldi aklına. Nergis’in gülümsemesi sonra. Derken bir ses duydu yan tarafında… Kayalıklarda iki sarhoş oturmuş ve “Cesedi nereye gömelim?” diye soru soruyordu uzun boylu olan. Şişman olan hemen “Sus sus, buluruz biçaresine” deyip konuyu kapattı.
Tonguç, o günden beri duyduğu “Cesedi nereye gömelim?” cümlesini düşünüyordu. Gerçekten birini mi öldürmüşlerdi, yoksa sarhoş muhabbetinden mi ibaretti konuştukları, bir türlü bu soruları kafasından atamıyordu. Öyle ki uykusunda sürekli birini öldürdüğünü ve cesedini nereye gömeceğini bilemediği için yediğini görüyordu. Uykudan morali bozuk uyanıyor ve hışımla evden çıkıyordu. Nergis “Hayrola” dediğinde ise tüm sinirini eşine bağırarak çıkarıyordu kapı önünde…
Artık her akşam iş çıkışı sahile gider olmuştu. Kayalıklara geliyor ve o iki sarhoşun orada olup olmadığını kontrol ediyor, saatlerce gelmelerini bekliyordu ama beklemesi sonuçsuz kalıyordu. Zamanla gün içinde bu cümleyi tekrar etmeye başladı. Önceleri sessiz sessiz tekrar ediyordu. Ama bir süre sonra daha sesli tekrar etmeye başladı. Öyle ki her konuşmasına “Cesedi nereye gömelim?” diye başlar oldu. İş yerindeki arkadaşları önce konuyu anlamaya çalıştı ama sonra Tonguç’un psikolojisinin bozulduğuna kanaat getirdiler. Zamanla Tonguç’un adı “Cesedi nereye gömelim?” oldu. Eşi Nergis çok huzursuz olsa da elinden bir şey gelmiyordu. Günlerce uğraşmasından sonra Tonguç’u bir psikoloğa gitmeye ikna etti.
***
Rüzgârın çıldırmak üzere olduğu bir gündü. Eşiyle bir taksiye atlayıp hastaneye gittiler. Doktorun odasına girdiklerinde şişman adam göbeğini masaya yatırmış, elleri göğsünde birleşmiş olduğu halde ardına yaslanmış bir türkü mırıldanıyordu. Göz ucuyla oturmalarını işaret etti. Tonguç ve Nergis doktorun umarsız hareketlerinden olsa gerek, şaşkındılar. Doktor, çayından bir yudum daha alarak “Anlatın lütfen sıkıntınız nedir?” diyerek homurdandı. Nergis, Tonguç’a zaman tanımadan atıldı ve kocasının şikâyetlerini bir bir sıraladı. Sözleri bittiğinde doktor, deri sandalyesine enikonu yayılmıştı. “Sizi dışarı alalım hanımefendi” diyerek Nergis’in çıkmasını istedi. Nergis şaşkındı fakat itiraz etmedi. Çantasını koluna takıp dışarı fırladı. Kapının kapanmasıyla beraber yerinden kalkan doktor, Tonguç’un karşısındaki sandalyeye gelip oturdu. Kapıyı ve pencereleri tedirgin gözlerle kolaçan ettikten sonra adama doğru eğildi. Tonguç bu arada belermiş gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Şişman doktor ellerini ağzına siper edip konuştu; “Probleminin nedenini biliyorum. Cesedi dün akşam Yedikule harabelerinin dibine gömdük. Artık müsterih ol. Onu orada hiç kimse bulamaz emin ol. Bu akşam yine sahilde olacağız. Gelmek istersen seni de bekleriz.”
Tonguç o günden sonra bir daha ceset lafı etmemişti.
2 Yorum