Karakter ve olaylar tamamen hayal ürünüdür.
Gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Hiçbir canlıya zarar verilmemiştir.
***
Geleneksel cuma staj başvuruları sabahından merhaba!
Her cuma olduğu gibi erkenden kalkmış, okunmuş pirinçleri yutmuş, yol boyu midemde demlenen pilav ile düşmüştüm yollara. Her staj görüşmesinde, evlilik teklifi almışçasına şaşıran avukatlar, “Büromuz küçük, yeteri kadar dosya almıyoruz, son zamanlarda ekonomi de malûmunuz!” sözleriyle âdeta “Siz daha iyilerine lâyıksınız, biz farklı dünyaların insanıyız!” demeye getiriyorlardı. Daha düne kadar fakülte sıralarında yer kapmaca oynayan, giriş derslerini üç kez alttan alan, neyse, ya sabır…
***
– Merhaba!
– Kime bakmıştınız?
– Staj için gel…
– Almıyoruz kardeşim stajyer mtajyer! İpini koparan geliyor! Sizi bana sayıyla mı verdiler?
***
– İyi günler!
– Ne vardı?
– Ben şey… Immm… St..
– Stajyer almıyoruz!
– …
– …
– Oldu o zaman, kolay gelsin!
– …
***
– Staj için…
– Kovulduun çııık!
– ?!
– Çöpü de döküver!
***
– Merhaba! Staj ilanı için gelmiştim, baronun sayfasında gördüm.
– Merhaba! Buyrun!
– Iıı…
– Beklentileriniz neler büromuzdan?
– Şey… (Güzel maaş, dilekçe yazımını öğretmeniz, dava takibi ve danışmanlık hizmetlerine dair bilgi edinmek, duruşmalarda yetkinlik kazanmak, bana iyi davranmanız, mümkünse kızmadan erken bırakmanız, Uyap şifresini birden fazla kez tekrarlamanız…) Dosya takibini ve hukuki işlemleri öğrenmek.
– Peki… Bizim beklentilerimiz, sabah namazından evvel büroyu açmanız, süpürmeniz, silmeniz, çay demlemeniz, dosyaları inceleyip süreci takip etmeniz, müvekkillerimizle sağlıklı bir iletişim ile dosyada aktif olmanız, yatsı namazını müteakip eve dönmeniz, bunun karşılığında ücret temennisinde bulunmamanız… Ayrıca…
– …
– Ayrıca cumartesi günleri de büromuz açıktır, hafta içinden daha erken gelerek müvekkillerimiz ile irtibata geçmeniz ve…
– …
***
Üç günlük dünyanın işini, yirmi üç günde gören icra memurları; bir hâkim edasıyla koltuğuna kurulan kalemlerin, stajyer avukatlara yüksek perdeli nasihatnameleri; duruşma günü dosyasını okuyamamış hâkimlerin, yumuk yumuk gözlü bebek süzülüşleri ve yetki belgesiyle giren bîhaber avukatların melûl mahzun bekleyişleri… Mahkeme salonlarının katlarını amentüyü ezberler gibi hıfzeden güvenlik görevlileri ile dosya taşımaktan bitap düşmüş personeller… Sessizlik koridorlarda yankılanıyordu. Gür sesli mübaşirin alaycı bakışları ise hâkimin yanına varana kadardı. Sonrası itaatkâr bir boyun büküştü. Ankara’nın köşe kapmaca oynayan adliyeleri arasında “ebe” olan avukatlar…
***
D/v/uruşma öncesi mazeret dilekçesi yetiştirmeye çalışan zavallı stajyerin, Uyap’taki çaresiz tıklayışları… Trajik bir film sahnesini andıran bakışları, dumanlı dağlar aman aman…
***
– Yav avgat hanım, bizimki hicaza çıkmış. Ayıptır günahtır. İnsan bi’ haber etmez mi, niye gönderiveriyonuz sabahınan?
İç sesim: Hicaz? Haciz? İcra mı demek istedi? Tebligat ulaşmış olmalı…
– Hooo duymuyon mu gızım? Zabanan göndermeyi biliyonuz ama… İşinize gelmedi he miiii… Davacı olacam hepinizi savcıya gaymakama şikâyet ediveriyim de görün siz! Cimer’e yazıveriyom ahan da… Ruhsatsız avukat diye ihbar edecem! Tefecileeeeer! Kapa telefonu kapa, bize yazıyooo! Siz tomarınan para almayı biliyonuz amma…
***
– Tık tık!
– Buyrun!
– Yenge, avukat hanım için kargo vardı.
– Buyrun benim.
– …
– Telefondaki kod 582…
– Hey benim yüce Rabbim! Sen nelere kadirsin… Şuncacık çocuk adliyede bizi mi savunacak? Avukat siz misiniz sahi?
– Evet.
– Tövbe estağfirullah… Yengenle boşarsın bizi gari! Kıh kıh kıh!
***
Sıradaki duruşma, sevip de kavuşamayanlara gelsiiin!
Z. Rumeysa Topal
03.08.2021
2 Yorum