
“Arılar meclisine hepiniz hoş geldiniz! Öncelikle mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayıp ardından salavat-ı şerifelerle devam edeceğiz. Gündem konularımız ise yeni nesillerin geleceği, ülkemizin ahvali, ekonomik buhran, zamana direniş ve diriliş olacak. Evet, şimdi sözü Hafız Vızvız Arı’ya bırakıyoruz.”
“Ve Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: ‘Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin. Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye, Rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git! Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamında bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır.’” Sadakallahu’l-azim. Sözü, kıymetli büyüğümüz, muhterem Vaaz Efendi’ye bırakıyorum.”
“Allah razı olsun güzel kardeşim. Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, İslam ile şereflendiren ve gönüller sultanı Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ümmet eyleyen Rabbimize hamdüsenalar olsun. Bunca nimete şükretmek lâzım gelirken nedir bizim ahvalimiz? Şikâyet dağlarını aşma ve korku mağaralarından çıkma vakti gelmedi mi? Gül kokusunun peşine düşme zamanı henüz gelmedi mi?”
Dizlerini çöktüğü yerden hızla kaldıran Zırvak Arı:
“Ama efendim! Ülkenin hâlini biliyorsunuz! Etmeyin, eylemeyin! Enflasyon pek yükselmiş, dolar almış başını gidiyor. Bir takma kanat alalım dedik, ikinci el takma kanat piyasası uçmuş gitmiş, bizden bile daha süratli! Tövbeler olsun, yama yapar bi’ kırk yıl daha kullanırım ben bu kanatları. Yediğimiz iki lokmacık bir şey, ona bile göz diktiler.”
Eliyle Zırvak Arı’yı iten ihtiyar Zırzır Arı ise telaşla:
“Ah efendiiim! Eski çiçekler nerede? Bizim zamanımızda hiç böyle miydi? Çiçek dediğin tee iki yüz kilometre uzaktan rayihasıyla cezbeder, görünmez elleriyle kendine çekerdi. Yaprak yaprak gülümser ve ahu gözleriyle sarhoş ederdi. Şimdi apartman dibindeki, kaldırım taşları arasındaki yeniyetme otlar, ne menem şeyler öyle! Neuzubillah! Bizim gençler de onların sahte renklerine aldanmış, abıhayat sandıkları dudaklarından zehir şerbeti içmiyorlar mı! Aklımı yitireceğim vallahi! Nasihat dinlemiyorlar efendiim… Z kuşağı arıları bir tuhaf oldu. Saygı yok, edep yok. Onca kilometre yol gidiyoruz, bir sinyalcik selamı esirgiyorlar; yol da vermiyorlar üstelik. Bizim zamanımızda büyükler varınca yanımıza, korkudan tir tir titrer, hemen toparlanıp kendimize gelirdik.”
Zırvak Arı heyecanla yeniden:
“Ya bizim Kraliçe Arı’ya ne demeli? Sabah akşam gezer, eve bir lokma ekmek getirmez. Peteğimiz aç bitap kaldı. İşçi arılar, grev yapacaklar maazallah! Neymiş, yeni yargı paketiyle iş hukuku davalarında arabuluculuk zorunlu hale gelmiş! Yahu zaten ezilen, güçsüz kalan işçiler idi. Ne değişti? Arı sendikaları kime hizmet ediyor? Eşek arılarının darbe kalkışmasında yine biz korumadık mı? Ah ah! Evlatlarımız da hayırsız! Siz yoruldunuz emekliye ayrılın, biz size bakarız diyen de yok… Hararet yaptım ağzım kurudu yine, bahçesine kuyu vurduran da yok ki varalım başına eğleşelim!”
İhtiyar Zırzır Arı, onun sözünü kesmesinden hiç hoşlanmamıştı. Sözleriyle iğneler, laf sokmayı pek severdi. Öfkeyle başladı konuşmaya:
“Görüyorsunuz işte! Bal gibi anladınız siz de ne demek istediğimi… Edep yok terbiye yok! Bir de “Mars’ta hayat varmış, yeni petek fırlatalım uzaya!” diyorlar. Yahu önce kendi peteğine sahip çıksana… Zaten şu yeni teknoloji, uydu sinyalleri, dengemizi iyice bozdu. Gözümün önünde her gün bir kovan daha yitip gidiyor. Gencecik arılar, antidepresan kullanıyor. Arılık gururumuz iki paralık oldu! Bak yine sinirlendim, şekerim fırlayacak sonra!”
Muhterem Vaaz Efendi, gergin ortamlarda her zaman olduğu gibi yine bir nasihat ile sakinleştirmeye çalıştı. Kadife sesiyle başladı vızıldamaya:
“Ey yolcu! Dikkatini kendi adımlarına yönelt. Bırak başkası koşsun, öteki geride kalsın. Ko yolun kenarında oturanlar otursun. Ko yoldan çıkanlar gitsin dilediği yere. Sen adımlarını sabit, yürüyüşünü kavi kıl! Ah yarenler… Biz gönlümüzü niçin taş ederiz de gül etmeyiz? Niçin meclisimizi karga çöplüğüne çeviririz?”
– Bu Muhterem Efendi de bir tarikata girdi diye kendini şeyh sanıyor! Her gördüğüne vaaz ediyor. Vız vızzzz…
Z. Rumeysa Topal


1 Yorum