Ajanslardan aldığımız bilgilere göre İngiltere’de “Yalnızlıktan sorumlu bir bakanlık” kurulmuş. Halen Spor ve Toplum Bakanı olarak kabinede yer alan muhafazakâr milletvekili Tracey Crouch ise yalnızlık bakanı olarak da görev yapacakmış. Bu görevden dolayı gurur duyduğunu ifade eden Crouch, “İngiltere’de yalnızlıktan ötürü acı çeken milyonlarca kişiye yardım etmek için elimizden geleni yapacağız” demiş ve sözlerine şöyle devam etmiş: “Yalnızlık insandan insana değişir. Sosyal toplumdan uzak kalma biçimi, yaşa ve hareket imkânına göre çok daha kötü durumlara gelebilir. Ancak her yaştan insan, kendini yalnız hissedebilir. Komisyon raporuna göre yalnızlıktan en çok hangi kesimin etkilendiği tespit edilmemiş. Bu duruma topyekûn bir çare arıyoruz.”
***
Ulusal İstatistik Ofisi verilerine göre, İngiltere’de 200 bine yakın yaşlı insan, aylar boyunca hiç kimseyle konuşmadan yaşıyor. Engelli gençlerin yüzde 85’iyse yalnızlıktan şikâyetçi. Genç yaşta anne olan ve ülkeye mülteci olarak gelenler de, yine bu sorunla en çok karşılaşan kesim olarak ön plana çıkıyor.
İngiltere’de ulusal sağlık sisteminden sorumlu olan NHS’nin bakım biriminin yöneticilerinden Prof. Jane Cummings, soğuk hava ve yalnızlığın kış aylarında öldürücü olabileceğini söylüyor.
***
Edebifikir olarak bu bakanlığa karşı çıkıyoruz. Her insanın yalnızlık hakkına saygı duyulmasını ve yalnızlık sebebiyle çekilen acıya kimsenin dur deme hakkı olmadığını belirtmek isteriz. İnsanı tanımayan, yalnızlığın değerini bilmeyen ve de öleceğini hiç aklına getirmeyen bir zihniyetin icat ettiği bu tarz etkinlikleri reklama yönelik hareketler olarak değerlendiriyoruz. Oğuz Atay, yalnızlık ve kelime arasında şöyle bağlantı kurar: “Yalnızlık… Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.”
İngiltere’de kurulan ve yalnızları çoklaştırma amacı güden Yalnızlık Bakanlığı ile ilgili olarak yazarımız Bilal Can şu açıklamalarda bulundu: “Yalnızlık kurgusal bir çokluktur. Kendine çekilmenin berisinde geçilen ilk evredir. İnsanlık yalnızlık kadar kendini geliştiren bir olaya girişmemiştir. Yalnızlık eğer bir “kurgu” ise bu kurgu insanlığı kendine getirecek bir mağaradır. Bu yüzden mağarasına arada da olsa çekilmelidir. Fakat bu yalnızlık bedensel bir yalnızlık değil zihinsel bir yalnızlık şeklinde olmalıdır. Bir imtihan gibidir yalnızlık. Bu işi en ıstıraplı olarak sevenler yaşar. Sevenin sevgiliden ayrı olduğu her gün onun yalnızlık paradodisinde onu sevme eyleminde farklı yönelimlere uğratır. Bu yönelimsel eylemde seven sevdiğini neden sevdiğine dair ipuçlarını elde eder. Kaşları, gözleri, tavrı, hareketleri bu yalnızlık paradodisinde farklı boyutlara ulaşır ve kişi sevdiğini içten bir besleme ile büyütür. Bu yüzden aşk onda şahsileşir. Sevgili sadece bir “nimesis” olarak durur.”
Bahadır Dadak ise -ki kendisinin İngiliz ajanı olduğunu düşünüyoruz -sözkonusu bakanlık hakkında şunları söyledi: “Yalnızlık; insanın güçsüzken, incinmişken, depresif bir hale bürünmüşken, özellikle bilimum arabesk müziklerle teselli bularak bünyesini metamfetaminle uyuttuğu anların toplamıdır. Sabah zeytin ekmek yerken ne kadar samimiyetsiz ne kadar bedbaht ve bayağı olduğunu anlayınca yalnızlığın sadece bohem bir söylem olduğunu anlar insan. İnsan yalnız filan değildir, Hak Teâlâ insana şah damarından daha yakındır…”
Davamızın muazzez şahsiyeti Abdullah Karaca da yalnızlığın; kalabalıklığa verilmiş en büyük ceza olduğunu ve kendimizi, içimizdeki eve kilitlediğimiz bir kaçış olduğunu söyledi.
Sulhi Ceylan ise bakanlığın ivedi olarak kapatılması, insanların mutsuz olmasına karışılmaması gerektiğine vurgu yaparak sözlerine şöyle devam etti: “Yalnızlık hakikate giden tek yoldur. İnsan, kendini yalnız kılmadıkça kalabalıklar arasında bir figür olmaya ve taklit hayatlar yaşamaya mecburdur. Her ne kadar yalnızlığın başı acı ise de, sonu müthiş bir bilinç ve algı patlamasına sebebiyet verdiği için son derece mühimdir. İnsanın yalnızlığına pusu kuran her türlü kurum ve kuruluşlardan kaçmak insanın insanlaşma sürecinin gereğidir. Yalnızlığın değerini bilmeyenlerin Behçet Necatigil Yalnızlık şiirini okumalarını isterdim: Yalnızlık bir yağmura benzer, / Yükselir akşamlara denizlerden / Uzak, ıssız ovadan eser, / Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir / Ve kentin üstüne göklerden düşer.”
Edebifikir Haber Ajansı
3 Yorum