Serdar Kocabaş, sağa sola saldırıyor. Ellerinde dinamit…
***
Dün İETT otobüsüne binerken şoför “Hoş geldin” dedi. Nedense mutlu oldum… Durumu hemen mesajla Aydoğan’a bildirdiğimde bana şöyle cevap verdi: “O nasıl bir yokluktur.”
***
Bu dünyanın köküne dinamit koyasım var ve bu istek her gün daha da artıyor. En son bir yerleri havaya uçuracağımdan korkuyorum.
***
500T otobüsüne her bindiğimde kendimi hayvan gibi hissediyorum. Yani İETT bana bu muameleyi yapıyor.
***
Yolda yürürken; bir gün yolun bitebileceğini düşünüyorum. Öyle ki yolun sonuna gelip dünyadan aşağıya düşeceğime dair rüyalar görmeye başladım.
***
Yanımdan geçen bir kız, dünyanın kendisinin olduğunu telefondaki arkadaşına ispat etmeye çalışıyordu. Arkadaşı inanmasa da ben inandım. O nasıl bir kesin ifadeydi!
***
Kadıköy’de, kitapçıları gezerken fark ettim ki Kadıköy günahkâr bir şehir değil, insanlar günahkâr. Yani ben günahkârım.
***
İnsanlarla aramdaki mesafeyi her geçen gün arttırıyorum. Otobüste giderken bir tanıdık gelecek de yanıma oturacak diye ürperiyorum. Yanıma neden güzel kızlar oturmaz ki sahiden!
***
Döğüş Kulübü filmini bilirsiniz. Hani filmin sonunda Merkez Bankası binasını havaya uçururlar. Bu sayede insanlar borçsuz bir hayata başlayacaktır. Bir nevi özgürleşecek, üzerlerindeki banka etkisinden kurtulacaklardır.
Bir düşünün bakalım kaçınızın cebinde banka-kredi kartı var. Açık açık söylüyorum; kredi kartı sadece bir kredi kartı değildir. O kartlar sizin ölümünüz olacak ve kimse sizin Merkez Bankanızı havaya uçurmayacak. Bilmiyorsunuz değil mi?
***
Sürekli tedirgin bir halde yaşıyorum. Her an kıyametin kopacağını sanıyorum. Dokunsalar bütün azalarım dökülecekmiş gibi geliyor. Nedense gözlerimde tüm insanların çektiği acıların birleştiğine inanıyorum. Tutun ellerimden… Tutun ki göremiyorum ellerimi.
2 Yorum