Belki Bir Gün Tren Gelir Şehrimize

Şimdi size tren diyoruz.

Acaba aklınıza ne geliyor? Tren deyince içimizde garip duyguların temasını hissediyoruz. Değişik bağlantılara yol açıyor, rayların uğultusuna kulak kesiliyor, tren diyoruz… Tren insanlığın en iyi buluşlarından, en gerekli, en sevimli, en işte şeysi bir şeydir. Şimdi o kadar doluyum ki anlatamam.

Tren deyince duracaksın birader. Tren öyle bir anda bitirilecek bir kelime değil. Onun geçmişi, şimdisi, durumu, ahvâli… Ben trenlerin bir kalbi olduğuna inanırım. Ondaki o duruş kalbin göstergesidir. Tren işte başka da bir şey demiyorum.

Edebifikir olarak bir şeylere canımızı sıkılsın diye takılmıyoruz. Canımız sıkılıyor o şeylerin böyle olmasına. Bu da bizi olur olmaz “dilsiz şeytan olmamak” için bir şeyler söylemeye itiyor. Hem de ne itiş. Uykumuz kaçıyor, gözaltı torbalarımız şişiyor, kulaklarımız uğulduyor.

Sıkıntı şu: Bu ay sonundan itibaren İstanbul bir kalesini daha kaybediyor. O kale ki İstanbul’un kız kulesinden, galata kulesinden daha önemli. Tren ki hüzündür ya, işte o bu yüzden bir kaledir diyoruz. Hüznün kalesi. Artık insanlar nasıl hüzünlenecek, nereye bakıp iç geçirecek, o boş raylara bakıp bakıp hangi hayallere dalacak. Bu bir toplumsal kıyımdır. Bir toplumun hüznünü öyle direkt ortadan kaldıramazsınız. Bir kaleyi öyle hemen yıkamazsınız. O kale yıkılırsa İstanbul hüzünsüz bir şehir olur.

Otobüsle treni karşılaştır dedi Sulhi C. Fakat ben otobüsle treni karşılaştırma gücünü kendimde göremiyorum. Otobüsün bir kere tarihi ne zaman ki! Gitsek gitsek Magirüslere kadar gideriz. Fakat tren öyle mi!

Şimdi bir nesil o trenleri görmeden doğacak, o trenlerin sesini bilmeden büyüyecek, belki de o trenlerin nasıl bir şey olduğuna dair bir fikir yürütemeyecek. Fakat biz bildirmeye devam edeceğiz gerekirse trenlerin üzerine uzun uzun öyküler ısmarlatacağız Mustafa Ç’ye. Ömer E’den trenler destanını yazmasını isteyeceğiz çağdaş bir Homores diliyle. Tren diyeceğiz. Uyumanın en delişmen rengidir diyecek trenler. Uzun uzun bize trenleri anlatacağız. Ya Sulhi C, o ne yapacak? En son üç bin beş yüz elli dört bilmem kaçıncı tren seferini yapan Sulhi C ne yapacak? Bunu bilmek bile istemiyoruz. Onun otobüslere mahkûm olduğunu tahayyül bile edemiyoruz.

Trenlerimize sahip çıkalım. Belki bir gün yine şehrimize tren gelir.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir