Sokakları Ele Geçiriyoruz

Sokaklara Çıkıyoruz

Sokak; okunması gereken bir kitaptır.

Sokak sadece yürümek için değil, yaşanması ve anlaşılması gereken koca bir eylem yeridir.

En iyi şiir, roman ve hikâyeler, sokakta yazılır. En iyi sanatçılar, konservatuar ve benzeri atölyelerden değil, sokaktan yetişirler.

Öğrenmek, hayretle başlar. Görmesini bilen için sokak; hayret verip hayranlık uyandıran birçok unsur barındırır. Kaldırım taşlarından kâğıt mendil satıcılarına, yanlış yere park sonucu çıkan kavgalardan flüt çalan çocuklara, dilencilerden belediye çöpçülerine, abartılı giyinen şık bayanlardan gül satan Çingenelere, köşe başında gizlice buluşan liselilerden seksenlik âşıklara, komik veya hüzünlü, acı veya neşe veren türlü türlü enstantaneler zincirinin halkalarıdır sokaklar.

Bilindiği gibi edebifikir, kendisiyle sorunu olanların buluşma noktasıdır ve insanın kendini, dolayısıyla sorunlarını en iyi gördüğü yer sokaklardır. Lüks arabaların doldurduğu caddelerden kaçıp kendimizi attığımız sığınaklarımızdır. Beklenmedik bir zamanda bir küçük çorap satıcısıyla, insanlığın unuttuklarını yüzümüze tokat gibi çarpan yine sokaklardır.

Sıcak ev ve iş yerlerinizden ayrılıp sokağa çıkmaya, yani sizi kendinizle yüzleşmeye davet ediyoruz.

Ya kendinizle yüzleşirsiniz ya da sizinle kavgamız devam eder. Gerçi her halükarda kavgamız devam edecektir.

Hayat sokaktadır. O kadar. Ve sokaklar elbet bizim olacaktır.

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • İhsanbul , 10/10/2018

    Üstad Yazmış. Bana okumak düştü. Ve bu yazıyı okuyunca hatırlamak. Ve de hatırlatmak… Gerçi unutmayanlar hatırlayamayacaktır. Muhatabım unutanlar.

    Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    İçimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
    Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
    Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir