Komünizm’de Kadın ve Aile

Rıza Can Ermiş’in yazdığı Karşılaştırmalı Komünizm ve Kapitalizm yazı dizimiz başladı.

***

Hakikat, insana ait olan tarihin başlangıcından bu yana her dönem insanları tüm haşmetiyle sarsmakta ve sarsmaya da devam etmektedir. Hele ki hakikatle karşılaşan insanoğlu, bu eyleminin sonunda içinde bulunduğu gaflet çukurunun en dibinde olduğunu fark etmişse, işte o zaman bu sarsıntının şiddeti de aynı oranda büyümektedir. Kitleler tarafından benimsenmiş ve hakikat sayılmış bazı bilgiler vardır ki bunları kabul etmek insanoğlu için her zaman en kolay tercih olmuştur. Bu durum sorgulamayı bir kenara atıp, toplum tarafından kabul görmüş bu bilgilerle doğru veya yanlış olarak hayatına devam etmek manasına gelir.

İnsanlık tarihinde bu doğruları sorgulamaya gidip, tabularıyla hayatını tamamlamayı reddetmiş insanlar olmakla birlikte bu insanların sayısı oldukça azdır. Bu duruma bir örnekle açıklık getirmek gerekirse; Hz. Ömer, içinde bulunduğu toplumun doğrularını arkasına alarak eline geçirdiği ayetleri şiddetle yırtmaya teşebbüs etmiş ancak bir an onu açıp okuma isteği ve ona duyduğu merakla yanıp tutuşan kalbinin sesini dinlemiş ve onu okumuştur. Bununla birlikte karşılaştığı hakikatin sarsıntısıyla ürpermiş ve içinde büyük bir devrim yaşamıştır.

Komünizm, toplumumuzda bilindiği kadarıyla ziyadesiyle vatan hainliği, alabildiğine ahlaksızlık ve anarşiklik ( Anarşistlik) olarak bilinmekte ve bu toplumda aydın olarak bilinen kişiler tarafından bu durum tasdik edilmektedir. Bu bilgilerin hakikat muhteva edip etmediği üzerine biraz sorgulamaya gitmek gerektiğini düşünüyorum.

İlk olarak komünizme yöneltilen,  kadına bakış ve aile kavramı üzerine eleştirilere bir bakalım. Yıllardır kapitalizmin ve liberalizmin en iyi yaptığı şeylerden biri insanı (özellikle de güçsüz olanları) olabildiğine ahmaklaştırmak ve bunun devamında sürüler halinde kolayca sömürerek her alanda iktidarı elinde tutmaktır. Sömürü, bu ideolojilerde her alanda kendini göstermektedir. Maddi boyutun dışında düşüncenin de sömürüsü bu ideolojilerin en büyük amaçlarındandır. Zira bu şekilde, her alanda sonlu yahut sonsuz sömürü hedefinin ilk adımı atılmış ve devamında gelecek sömürüler kolaylaştırılmış olur. Bu ideolojinin mensubu çevreler,  komünizmin “üretim araçları gibi kadının da ortak kullanıldığı ” görüşünü muhteva ettiği eleştirisi ile düşünce anlamında yozlaşmanın tohumunu atmaktadırlar. İnanmayınız!

Komünist ideolojinin, fikri anlamda ilk akla gelen isimleri bu konuda neler söylemiş bir bakalım.

Friedrich Engels: “Kadınların müşterekliği sadece burjuva toplumuna ait olan ve bugün fuhuşla gerçekleşen bir olgudur. Fakat fuhuş özel mülkiyete dayanır ve onunla birlikte kaybolur. Böylece komünist rejim kadının müşterek kullanımını getirmek şöyle dursun, aksine onu ortadan kaldırır.”

Karl Marx: “Kadınlar, kız kardeşlerim, hazırlanan savaşta uyuşuk kalmayın, çünkü kazanan en fazla seven olacaktır! Kız kardeşlerim, vücudu satılıp kalbi boğulan kişiler olmayın artık. Olmazsa benim gibi yapın, protesto edin ve ölün!”

Karl Marx ve Friedrich Engels: “Kaldı ki, komünistlerce açıkça ve resmen uygulanacağını iddia ettikleri kadınlar üzerinde ortak hak sahibi olunmasına karşı burjuvaların duyduğu namuskârânî öfke kadar gülünç bir şey olamaz. Kadınlar üzerinde ortak haklara sahip olunmasını komünistlerin önermesinin hiç gereği yoktur; o zaten ta ne zamandan beri var olagelmiştir.”

Burada, irdelenmesi gereken asıl ideolojinin liberalist ve kapitalist ideoloji olduğu aşikârdır. Zira bu ideolojilerin uygulamalarının etkileriyle beraber dünyada genelevlerin ve fuhşun artışı ortadadır. Peki, bu ideolojiler ve mensupları ne yapmıştır? Hem belirgin bir şekilde artışına sebep oldukları toplumsal bir sıkıntının ağır yükünü hafifletmeye çalışmış hem de kitlelerin karşısında komünizme ciddi bir suçlama yöneltmiştir. Tabiî ki araştırmayı, gelişimi düstur edinmemiş, yüzeysellikle birlikte dünyayı dar bir açıdan seyreden ve kitlelerin inançlarıyla paralel yaşayan insanlar, bu yersiz suçlamaları doğru kabul edip, komünizm görüşüne sahip olanları da ahlak yoksunu bireyler olarak görmüştür. Namus ehli geçinen ve kesin bir dil ile bazen de şiddete başvurarak komünizmi reddeden insanların çokça bulunduğu şehirlerin bile bugün ülkemizde namus terazisinde nerede bulunduklarını ve içkiyle beraber fuhşun ne durumda olduğunu görebilmek çok da zor değildir.

Şu soruyu sormamız gerekiyor: Komünizmin gelişi bir şekilde önlendi, peki ya ahlak?

Burada savunmakta olduğum ve tasvip etmiş olduğum şeyin komünist ideoloji değil ancak bu zamana kadar gelen yanlış algıdan ve bu yersiz suçlamaların muhatabının bizzat liberalist ve kapitalist düşüncenin kendisidir. Tabiî ki aile kavramı bizim için herhangi bir ideolojinin gerektirdiği üzere değil Sünnet-i Seniyye’nin gerektirdiği üzere olmalıdır. Burada önemli olan husus, komünizm, sosyalizm gibi unsurları barındıran sol ideolojilerden ziyade içinde; emperyalizm, liberalizm ve kapitalizm gibi unsurları barındıran gelenekle iç içe bulunan sağ ideolojidir.

Devam edecek…

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Serdar mert çelik , 11/02/2020

    Alıntılara kaynak alabilir miyim? :)

  • MMS , 04/02/2013

    herşeyi maddeye bağlayan ahmak topluluklara emperyalist, liberalist ve kapitalist denir…Ahlak kavramını küçük beyinleriyle ortadan kaldırmaya çalışan geri düzeyli insanlardır ileri düzeyde olsalardı eğer Sünneti seniyeye uyarlardı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir