İçimdeki Felsefe Kendini Çürütüyor V

Pascal; “Bu sonsuz uzayın ebedi sessizliği beni ürkütüyor” derken o sessizlik bizi içimizden yakalar. Çoğumuz için artık bir şeyler için geç, her şey içinse erken.

Vücudumuzda virüs gibi yayılan sesler var ve bizler bu seslerin aksülâmelini anlamaya çalışıyoruz.

İnsanın kendisi olmak gibi bir kaygısı olmalı mıdır? Bu bir okuma biçimi olarak cevap bulabilir. İnsanlar bugün okumadan uzaklaşarak, anlamdan da uzaklaşma yoluna girmişlerdir. Önümüze sunulan hazır verilerle hantallaşan beynimizi, hakikate hazır hale getirdiğimizde, hem kendimizin hem de eşyanın hakikatine vâkıf olacağız. Bugün salt rasyonel anlayışa yaslanan beyin, iflasına doğru ilerlemektedir. Modern bilimin açıklayamayacağı unsurlara “metafizik”tir deyip geçiştirmesi (tâbir Sezai Karakoç’a aittir) modern rasyonel aklın artık bir kaçış içerisinde olduğunun okunmasıdır.

“Neyi, nasıl, neden, niçin okumalıyım?” sorusu okumayı zorlaştırmaktadır. Okuma; vahyi, insanı, hayatı, varlığı, kâinatı, düşünceyi, rüyayı, ilhamı okumaktır. Yeni bir bakış açısıyla bu saydıklarımın tekrar tekrar okumalarının yapılması “kendiyle derdi olan” her insanın yapması gerekli eylemlerin başında yer almaktadır.

Başat düşünce sistemlerinin insanları tasallut altına alan etkileri, dünya değişmesine rağmen özde aynı kalmaktadır. İnsanları hapseden bu olgular küresel bir eylem biçimi olan kapitalizm ile artık kökleşmiştir. Bu durum birilerini arzularına ulaştırırken başka birilerini ise hayaller dünyasına dâhil etmektedir. Bir film repliğindeki gibi: “Makinelerin çalışmasından altınlar kazanan kurucu babalar oğullarına bu ebedi bahçeleri hediye etmişlerdir.” (Metropolis)

Yenidünya düzeninde yok oluşlara yer yok. Ontolojisini, yüksek desibelli müziklerle evrene duyurmaya çalışan insanlar kendi buyurganlıklarına sessizce gömülüyor artık.

Son cümleyi en başta söylemek gibi huyumuz var, belki de bu yüzden başlama sesine uygun adım hareket edemiyoruz. Geçirilmiş bir tarihimiz var ve geçirilmeye hazır hayallerimiz. Birini askıdan indirirken, diğerini namluya sürüyoruz. Ulaşacağımız taze yaralarımızla her gün sayısını bilemeyeceğiz kadar içimizde çürüttüğümüz gerçeklerimiz var.

Bilal Can

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Gevherî , 13/01/2016

    Bilal Can yazsın, Abdullah Karaca mırıldansın, Sulhi Ceylan deriiin bir iç çeksin.

    Başka bir şeye ihtiyacımız yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir