Tren, Köpek ve ChatGPT: Bir Ayrılığın Hikâyesi

Ayrılmak için buluşmaları gerekiyordu. Her buluşma bir ayrılıkla taçlandırılmalıydı. Bu yüzden sözleşmişlerdi. Başta buluşma noktası olarak Gülsuyu’nu seçmişler ancak yapılan istikşâfi görüşmeler neticesinde rotayı son anda Maltepe’ye çevirmişlerdi.

Hava karardığında ekip buluşmak için hazırdı. Nazilli, Kars, Çankırı, Ankara gibi Türkiye’nin dört bir yanından gelen İbrahim, Orhun ve Kaplan masayı teşrif ettiklerinde Adem Suvağci, Feyyaz Kandemir ve Sulhi Ceylan’ı hararetli bir tartışmanın içerisinde buldu. İbrahim tartışmayı bir süre dinledikten ve göz ucuyla herkesi tartıp darasını aldıktan sonra her tartışmada olduğu gibi haklı çıkma sanatı ustası, sensei Adem’i haklı bulup yerine yavaşça oturdu. Her 8.5 günde bir ortadan mütemadiyen kaybolan Oğuzhan ufukta göründüğünde ise tartışma nihayet bulmuş, ortama derin bir sessizlik hâkim olmuştu. Oğuzhan nereden geliyordu?!

Ortamın sessizliğini daha önce muhtelif konularla 21 kez bozan Feyyaz, yapay zekânın gelecekteki tehlikelerini sıralamak için 22. kez bozdu; “Bu namussuz yapay zekâya ne sorsam uzun uzun açıklıyor. Artık bize hesap vermesinin vakti geldi…” Adem cümleyi duyar duymaz önce gazeteci kimliğini sonra ise ChatGPT’yi masanın ortasına sertçe bıraktı. Ekip bir anda kendilerini yapay zekâyı sorgular halde buldu. ChatGPT sorulan bütün sorulara teklemeden ve Edebifikir’e atıf yaparak cevap veriyordu. Sulhi sorgulama sonrası ChatGPT’ye: “Bu konuşmamızı metne döküp editor@edebifikir.com adresine yolla. Gerekeni yap. 3 günün var. Süren başladı.” dedikten 15 saniye sonra telefonuna bildirim gelmişti. Bildirimin Abdurrahman’dan geldiğini düşünen Sulhi başta pek oralı olmadı. Ancak telefonunun galerisi, takvimi ve hatta hesap makinesi dâhil bütün uygulamalarından Abdurrahman’ı engellediği hatırına geldiğinde telefonuna usulca baktı. Bildirim ChatGPT’den gelmiş, tüm konuşulanlar mail kutusuna düzenlenmiş bir halde iletilmişti. Sulhi bildirimi görür görmez masadaki yazarlara, istediği yazıların haftalar, aylar ve dahi yıllar sonra bile gelmediğini düşünerek sırayla, ağır ağır ve gözlerini kısarak baktı. Durumun ciddiyetinin farkına varan ekip üyeleri gözlerini kaçırıyor, mahcup bir halde tek kelime dahi etmiyorlardı. Sulhi ChatGPT’den gelen maili okumaya başladı:

İbrahim: ChatGPT, Edebifikir sitesinde yapay zekâların gelecekteki potansiyel tehlikeleri hakkında bazı önemli yazılar okudum. Bu konuda ne düşünüyorsun?

ChatGPT: Merhaba İbrahim. Edebifikir’de, yapay zekâların kişisel verileri sızdırma ve güvenlik açıkları yaratma potansiyeline dikkat çekiliyor. Bu yazılarda, veri güvenliği için güçlü şifreleme yöntemleri ve düzenli sistem güncellemeleri gibi önlemlerin önemi vurgulanıyor.

Feyyaz: Evet, bu yazılarda şifreleme ve güvenlik protokollerinin güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu önlemler nasıl uygulanabilir?

ChatGPT: Edebifikir’deki yazılarda, veri güvenliği için güçlü şifreleme ve sürekli güvenlik güncellemeleri öneriliyor. Ayrıca, yapay zekâların güvenlik denetimlerinin düzenli olarak yapılması gerektiği ifade ediliyor.

Adem: Yapay zekâların iş gücüne etkileri hakkında da endişeler var. Edebifikir’de, bu teknolojilerin işsizlik oranlarını nasıl etkileyebileceği ele alınıyor.

ChatGPT: Evet, Edebifikir’in yazılarında, yapay zekâların iş gücünü nasıl değiştirebileceği ve bu değişikliklerin yönetilmesi için eğitim ve yeniden beceri kazandırma programlarına önem verilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Sulhi: Yapay zekânın toplumsal yapıyı dönüştürmesi, insan doğasını ve etik anlayışı nasıl etkileyebilir?

ChatGPT: Edebifikir’de bu konuya dair yapılan analizlerde, yapay zekânın karar alma süreçlerindeki rolü ve bu süreçlerin insan etiğiyle nasıl örtüşeceği konusunda ciddi tartışmalar mevcut. Eğitim ve toplumsal farkındalığın artırılması, bu dönüşüme uyum sağlama ve etik meseleleri daha iyi anlama açısından kritik görülüyor.

Oğuzhan: Sonuç olarak, Edebifikir’deki yazılar, bu riskleri nasıl yönetebileceğimiz konusunda önemli ipuçları veriyor. Bilinçli bir yaklaşımın gerekliliği açık.

ChatGPT: Kesinlikle. Edebifikir’in yazıları, bu tehlikelerle başa çıkmak için gerekli önlemleri ve stratejileri belirlememize yardımcı olabilir. Ancak, gelecekte bizi bekleyen bilinmeyen risklerle ilgili net bir yanıtımız yok. Teknolojinin evrimini ve toplum üzerindeki etkilerini anlamak için daha fazla bilgi edinmek mi istiyorsunuz? Edebifikir’in derinlemesine analizleri ve güncel makaleleri için siteyi ziyaret etmeyi unutmayın; belki de gelecekteki gizemlerin çözülmesinde ilk adımı atmış olursunuz.”

Ekip ChatGPT’nin kadife dokunuşun sertliğinden bu denli haberdar olmasından bir hayli tedirgin olmuştu. Her biri söylediği sözleri tekrar işittiği için başkalaşmış, oturduğu yeri yadırgar hale gelmişti. Hiç kimse halinden memnun değildi. Üstelik bu memnuniyetsizliğin tohumunu yapay zekâ gibi ne idüğü belirsiz bir şey atmış, atar atmaz ise tohum filizlenmişti. Yine de hiçbiri tedirginliğini belli etmemeye çalışıyordu. Sulhi’nin gelen maili okuduktan sonra tekrar yazarlara dönerek “Bir yapay zekâ kadar olamadınız.” bakışı atacağını anlayan İbrahim, etrafı kolaçan ettikten sonra aniden masaya doğru yaklaşan köpeğe dönerek: “Seni de uyutacağız!” diye bağırdı. Mezhepsel(!) ayrışmaların, ideolojik ve teolojik arka planı yüzünden köpeklerden uzak durmasıyla bilinen Adem ise masadaki herkesi şaşırtıp köpeğe şefkatle bakarak: “Ne uyutması bre gafil. Bu sıradan bir köpek değil. Leyla’nın mahallesinin köpeği…” diyerek ah etti. Feyyaz, Adem’e; “Âşıkam dersen belâ-yı aşktan âh eyleme / Âh edip ağyârı esrârından âgâh eyleme” dedikten sonra Sulhi’ye dönerek kafasında hazır halde bulunan ancak henüz worde dökmediği 37 ve masasında redakte edeceği 45 yazıdan bahsetti. Oğuzhan dikkat çekebilecek iyi veya kötü bakışlardan kendini korumak ve tüm bu yaşananları çabucak savuşturmak için durmadan tebessüm ediyordu.

Sulhi son trene yetişmek için masadan kalktığında, ekip “You’ll Never Walk Alone” marşı söyleyerek trene kadar onu uğurladı. Tren hareket ettiğinde Sulhi’nin aklında tek bir soru vardı ve o soruyu da kime soracağını bulmuştu. Ekip ise trenin gidişiyle gecenin karanlığını sırtlarına bir hırka gibi çekmiş ve hepsi ayrı ayrı karanlığı bedenlerine tam uyar halde bulmuştu. Nereye gideceklerini, nerede duracaklarını bilemez bir halde yapay zekâya nefret şarkıları mırıldanıyorlardı.

(03.08.2024)

Edebifikir Haber Ajansı Resmi Yazarı Oğuzhan YILMAZ

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir