Kırılan Putların Yerine Yenilerini Koyan Kim

Buluşma günü gelmişti. Ekibin her bir üyesi buluşma vaktine kadar işlerini halletmeye kararlıydı. Sulhi Ceylan sabah irkilerek uyanmış ve hızlı adımlarla müstakil evinin bahçesindeki odunluğa inmişti. Baltasını yanına alıp masasına geçmiş ve yazı yazmaya başlamıştı. Adem Suvağci pazardan aldığı bir kilo üzümle sinema eleştirmenliği görevini icra etmek üzere bilgisayar başına geçmiş ve büyük bir zevkle eleştireceği filmi her detayıyla izlemeye koyulmuştu. Oğuzhan Yılmaz ise beyaz yakalılığın kendisine verdiği yetkiye dayanarak kahve içmekten aldığı hazzı, mükemmeliyet merkezi uzmanı olduğu halde kemale erememesinin verdiği hayal kırıklığına bölerek excel formülleriyle ispat çabasına girişmişti. Derken buluşma vakti geldi…

Adem olay yerine ilk intikal eden isimdi. Oğuzhan çay ocağına geldiğinde Adem’i kitap okurken görünce rahatsız etmeden bir süre bekledi. Sulhi sırtında baltasıyla uzaktan göründüğünde ise etraftaki kimseler şaşkın bakışlarla gördüklerini anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Ekip Edebifikir’de yayımlanan Put İmalatçısı Olarak İnsan! yazısını okuduğu için durumu gayet normal karşıladı. Sulhi selam faslının hemen ardından “Putları yıkmak, asıl kalpteki cehalet ve gaflet putlarını yıkmaktır, tüm putları yıktığında ise boynuna baltayı asacağın en büyük put senin kendi nefsindir.” diye söze girdi. Oğuzhan “Put mu? Haşa bizde ne arar!” diyerek sözü göğsünde yumuşattı. Adem o esnada baltayı inceliyor bunun sapıyla ne adam dövülür diye hayal kurup, hayalinden çarpık bir haz alıyordu. Hafif bir sessizliğin ardından Adem; “Ülkemizde Raymond Reddington‘ların yetişmesi ve bu hain, alçak gidişe bir dur denilmesi gerekiyor!” cümlesini kuruverdi. Sulhi de aynı diziyi izlemiş, bu gidişe dur diyecek Reddington’ların yetişmesi için ise gerekli yol haritasını şöyle çizmişti; “Red’lerin bu düzeni değiştirebilmesi için güncel felsefi tasavvurlarla etkileşime girerek İslam düşüncesi çerçevesinde felsefeyi yeniden değerlendirmesi gerekiyor. Hal böyle olunca bilimin teknik yönlerinden uzaklaşıp hikmetin izinden gidilebilir. İnsanın süflileşmesini engellemek için bilimin ahlakileştirilmesi ve öznel bilginin vahyin rehberliğinde yönlendirilmesi gerekir. Böylece ilahi ufkun rehberliğindeki aklı kullanarak hikmete dayalı felsefi düşünceyi yeniler ve bu şekilde, insanı süflileşmekten koruyacak yegâne şey olan hikmeti yeniden keşfederiz.” Hata yapmak fırsatı kendisine peşinen verilen Adem, tüm konuşmayı dikkatle dinledikten sonra Sulhi’yle aynı fikirde olmadığını ve hayatın dört şeyle kaim olduğunu söyledi; nush-tekdir-kötek. Ona sonradan kendisini eklemeyi unuttuğu esnada masaya gelen bekçilerden biri  -kendilerine bekçi denilmesinden hoşlanmadıkları için gece muhafızı da denilebilir- GBT sorgulaması için T.C kimlik numaralarını istedi. Kimlik numaralarını tek tek alan bekçi birden Sulhi’ye dönerek; “Karanlığa balta sallamaktan dolayı sabıkalısınız!” diyerek tebessüm etti. Sulhi ne dediğini anlamamış bir şekilde bekçiye bakarken Adem; “Yedi İklim’de yayımlanan şiirine atıf, 28.07.2020’de ise Edebifikir’de yayımlanmıştı. Övgü şiiri…” dedi. Bekçi sıkı bir Edebifikir takipçisi olduğunu, lâkin bekçilerle hâlâ röportaj yapılmadığı için editöre kırgın olduğunu söyledikten sonra “Putperestler meclisidir çarşı, ben seni arıyorum” mısraını söyleyerek uzaklaştı.

Saat 22’ye geldiğinde *reklamlar* Her Pazartesi saat 22’de Edebifikir’in haftalık söyleşilerine davetlisiniz. *reklamlar* ekip çay ocağının ortasına sistemi kurmuş, İbrahim, Orhun ve Kaplan‘ın “Avrupa’nın İcadı ve Tarih Hırsızlığı” söyleşisi için ekran başına geçmişti. İbrahim’in söyleşi yaptığı esnada, editörün telefonuna bir mesaj geldi. Feyyaz Kandemir buluşma mahalline intikal etmek üzere yola çıkmak için destur istiyordu. Sulhi’nin onayıyla yola revan olan Feyyaz söyleşi bittikten kırk beş dakika sonra geldiğinde manzarayı pek karamsar bulmuştu. İlm-i sima mütehassısı Feyyaz herkesin yüzüne on beşer saniye baktıktan hemen sonra ekibin aç olduğunu anladı. Lâkin anlatacak meseleleri olduğu için ekibe açlıklarını fark ettirmeden konuşmaya başladı. Âşıkların hallerinden, esfel-i sâfilîn’e, yumuşakçalardan, berberlerin sosyolojik konumuna, evrimden, devrime kadar 1 saat 43 dakika boyunca hiç teklemeden ve tüm konuyu sanki bir konuymuş gibi birbirine bağlayarak anlattıktan hemen sonra aniden “İbrahim Orhun’un kurul kararıyla Celal Kuru‘luğa atanması kararını kabul edenler?” diyerek sesinin tonunu yükseltti. Karar ekibin ne olduğunu çözmeye çalışan bakışları arasında oy çokluğuyla kabul edildi. (Kararın veriliş nedeni erbabınca malum olup Celal Kuru’yu, Edebifikir’den yazı göndermediği gerekçesiyle bertaraf edilişinin 1. senesinde, minnet ve özlemle anıyoruz.) Derken Feyyaz ekibin aç olduğunu ve açlıklarının yüzlerinden okunduğunu nihayet söyledi. Bir anda kendilerini pilavcıda bulan ekipten Sulhi ve Feyyaz masada gördükleri bir bidon jalopeno turşusunu büyük bir neşeyle karşıladı. Oğuzhan ve Adem ise Muhammed Furkan Kahya‘nın fevkalade sağlıklı yemekleri sebebiyle haftalardır hiçbir yemekten tat alamadıkları için masaya tedirgin oturmuşlardı. İlk kaşıkla tüm tedirginlikleri dağılmış, uzun zaman sonra tat duyularını hissettikleri için keyfe gelmişlerdi. Adem bir anda Sulhi’nin sabah yanında olan baltasını çay ocağında unuttuğunu fark etti. Ekip apar topar hareket edip çay ocağına döndüğünde hayreti mucip bir olayla karşılaştı. Ekibin her bir üyesi karşılaştığı manzaradan sebep kırdıkları putlardan geçemediğini “Ah nasıl da kırdım o putu” isimli yeni putlar ürettiğini fark etti. Feyyaz “Nakd-i ömrün bir sanem aşkında sarf ettin tamam / Ey Fuzuli âh eger senden sorulsa bu hisab” beyitlerini mırıldandıktan sonra manzaranın tesiri daha da artmış, teselliye imkân kalmamıştı. Bir meczup eline avuç avuç toprak alıp baltanın üzerine usul usul atıyor ve şöyle diyordu: “Terk-i terk, terk-i terk, terk-i terk…”

(19.08.2024)

Oğuzhan Yılmaz

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Abdullah Aymelik , 03/09/2024

    Hocam siz necip fazıl mısınız nesiniz yaa

  • Adem Suvağcı , 03/09/2024

    Ev arkadaşım diye demiyorum ama bu çocuk bu sporu yapıyor ya…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir