1990’ın ocak ayı
kanlı başladı
7.65’lik barettanın
bir kaplumbağa türü olmadığını
anneme kanıtladım
gazete kuponlarıyla
kahır toplayan kadınların
derdi başından aşkın
hacı mevhibe teyzenin
yerine iki kez
hacca giden musa amcanın
piyangosunu yatırdım
liberal cennetinde
merhum özal’ın
sıradan bir yatırım
kur’ân’da örtünmenin
ve oruç tutmanın
farz kılındığını
tam bir cumhuriyet kadını olan
bahriye hanımın
gömleğine anlattım
inandığı halde tanrı’ya
bana inanmıyor kadın
aziz nesin’in çıktığı
yağmur duasının ardından
başımıza taş yağdı
çıkan güneşte kuruttum
şeriatçılığı destekleyen
basın organlarından kalbi
ve madımak otelinde
oğlu yanan
bir annenin ciğerini
avrupa birliğini temsil eden
iki sarışın fahişeye
tane tane anlattım
bir terör örgütü olduğunu
PE-KA-KA-NIN
ve leyla zana’ya
gerçek kuzu kokorecin
bir kurttan yapıldığını
1995
mükemmel bir yıldı
vatkalı ceketlerin
ve broşların
ve yüzlerce faili meçhulün
tansu hanımın
soyadını aldığı
aramakla bulunmayacağını
cenâb-ı allah’ın
bir araştırmacı gazeteciye
delilleriyle anlattım
ve bulanlar olduğunu
ışıklar içinde
uyuyan evliyaların
hokkasına kan döken
uğur beylere göre
bir sivil itaatsizlik
eylemiydi dindarlık
‘’sürekli aydınlık için
bir dakika karanlık!’’
bir yokluğun tanımıydı
97 şubat’ında Erbakan
ve tanım itibariyle varlık
popescu’nun golüyle
şaha kalkarken türkiye
herkes kendine göre haklıydı
bir türlü kalbimize sığmazken
parken stadyumuna sığdı
yeşil kod adlı bir tanrı
Bahadır Dadak
2 Yorum