Edebifikir Bahar Dönemi Söyleşi programı yazarımız Sulhi Ceylan’ın “Şiirdir Yaralar” başlıklı söyleşisiyle 5 Mart Cumartesi günü başladı.
Saat 15 sularında başlayan söyleşiye Sulhi Ceylan, Nazım Hikmet’in “Seni Düşünürüm” şiirini okuyarak başladı:
“Seni düşünürüm
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın
Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fır dönersin eteklerinle saçların uçuşur
Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü
Sebebi ne
Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
Sen böyle uzakken senin sesini duyup
Yerimden fırlamamın sebebi ne?
Diz çöküp bakarım ellerine
Ellerine dokunmak isterim
Dokunamam
Arkasından camın
Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
Alaca karanlığımda oynadığım dramın”
İşte söyleşiden satır başları:
Yıl 1827. Ludwig Karl Friedrich Detroit Almanya’nın Brandenburg şehrinde doğar. Ailesinin dağılması üzerine kendini yetimhanede bulan Karl, 12 yaşına geldiğinde Hamburg Limanı’ndan kalkan bir gemide miço olarak iş bulur. Gemi İstanbul sularına geldiğinde Karl denize atlar ve akıntı sebebi ile Kız Kulesi’ne doğru sürüklenir. Kız Kulesi’ne çıktığında gemiye dönmek istemediğini bir şekilde anlatır. Karl’ın durumu küçük bir politik sıkıntı çıkarır ama Sadrazam Ali Paşa’nın devreye girmesi ile sorun çözülür. Karl, Mehmet Ali adını alır ve Harbiye’de okumaya başlar. Yıllar birbirini kovalar ve Mehmet Ali, 2. Abdülhamid Han zamanında paşa unvanını alır. İşte on iki yaşında gemiden atlayıp Kız Kulesi’ne çıkan Mehmet Ali Paşa’nın dört kızından biri olan Leyla Hanım’ın Celile adlı kızı evlenip bir oğlu olduğunda adını Nazım Hikmet koyar.
***
Nazım Hikmet’in hayatında iki önemli esas vardır: Komünizm ve kadın. Bir ömür deli gibi bağlandığı bu iki esas Nazım Hikmet’i kimilerine göre dava adamı kimilerine göre bir hain konumuna koydurmuştur.
***
1902’de Selanik’te doğan Nazım Hikmet 1963’de Moskova’da ölür.
***
Mevlevi olan dedesinin etkisiyle ilk dönem şiirlerinde yoğun dini duygular görülmektedir. Mevlana ve Ağa Cami şiirleri buna örnektir:
Mevlana
Sararken alnımı yokluğun tacı
Silindi gönülden neşeyle acı
Kalbe muhabbette buldum ilacı
Ben de müridinim işte Mevlana
Edebe set çeken zulmeti deldim
Aşkı içten duydum, arşa yükseldim
Kalpten temizlendim, huzura geldim
Ben de müridinim işte Mevlana
***
Kurtuluş savaşını yerinde görmek için İnebolu’ya ve oradan da Ankara’ya geçen Nazım Hikmet, İnebolu’da Spartakistler olarak bilinen bir grupla tanışır ve onların komünizm görüşünden etkilenir. Bu durumun sonucu olarak Sovyetler Birliği’ne gider ve Doğu Emekçileri Komünist Üniversite’sinde okur. Artık karşımızda komünist şair Nazım Hikmet vardır. Gayet heyecanlı ve insanları etkileme gücüne sahip Nazım Hikmet bu tarihten itibaren şiirleri, yazıları ve görüşleri sebebiyle bir çok kez hapse girer ve çıkar. En son 12 yıl hapis yatar ve akabinde askere alınacağı ve öldürüleceği korkusuyla Moskova’ya kaçar.
1951 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığından çıkarılır. Ölümüne kadar Moskova’da kalır ve yaşadığı sürece Türkiye’de kitapları basılmaz.
***
Moskova’da üniversitede okurken Nüzhet Hanım’la 1922’de evlenir. Yelena Yurçenko ile 1926 da evlenir. 1933’de Piraye ile evlenir. Piraye’den 23 Mart 1951’de boşanır ve dayısın kızı Münevver Berk ile evlenir. Moskova’ya kaçınca doktoru Galina Kolesnikova ile yaşamaya başlar. 1955 de kendinden 30 yaş küçük Vera Tulyakova ile tanışır ve bir süre sonra onunla evlenir. Bu kadınların haricinde hayatına birçok kadın girer ve çıkar. Fakat her tanıştığı kadını kendisini en çok sevdiğine inandırır.
***
Nazım Hikmet, Moskova havalimanına indiğinde kendisini karşılayan Rus resmi haber ajansına şunları söyler: “O kadar bahtiyarım ki! Ben bütün hayatımı, idealimi, aşkımı bu muazzam şehre borçluyum. Ben Sovyetler Birliği’nin çocuğuyum. Bugün memleketimin halkı Amerikan Emperyalistlerinin elinde esirdir. Türk Halkı, Amerikan üniforması giydirilerek Kore’ye katil olmaya gönderilmektedir. (…) Stalin benim için çok mühimdir. Gözümün ışığı, fikirlerimin kaynağıdır. Beni Stalin yarattı. Her şeyimi ona borçluyum…”
***
10 Eylül 1959’da Rusça kaleme aldığı vasiyetnamesinde, kitaplarının telif hakkının üçte ikisini eşi Münevver ve oğlu Mehmet’e, kalan üçte birini de Türkiye Komünist Partisi’ne bırakır.
***
Sulhi Ceylan, “Şiirdir Yaralar” söyleşisini Nazım Hikmet’in şiir anlayışı ve fikirlerinin tahlili ile sona erdirdi.
Edebifikir Haber Ajansı
2 Yorum