Konuşmak istiyoruz. Konuşmamak istiyoruz. Yalnız kalmaya çalışıyoruz. Kalabalıklara karışıyoruz. Arkadaşlarımızla sohbet etmek istiyoruz. Arkadaşlarımızı göresimiz gelmiyor. Uyumak istiyoruz. Uyumamak için direniyoruz. Hayatı seviyoruz. Ölümü bir kurtuluş olarak görüyoruz. Sözün özü zıtlar yuva yapmış bedenimizde.
Bu bedenle kaç savaş kazanırız bilmiyoruz ama en azından kazanamayacağımız savaşları dillendirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Belki de bu bir hata ama insan işte, hayata tutunmak zorunda. Zaferleri ile tutunamayınca, zaaflarına sarılır hem de bir kurtarıcı gibi.
Cuma geceleri bu ve benzeri konuları konuşmak istiyoruz. Her hafta başka bir konukla zaaflarımızın üzerine gideceğiz. Yüzleşmek, belki de kaçacak yeni bir yol bulmak için. Ara sokakların kokusunu içimize çeke çeke yürüdüğümüz ana caddeleri sıkıntımızla dolduracağız. Sizin de canınız sıkılıyor ve bu gidişata anlam vermekte zorlanıyorsanız bizi dinlemenizi ve daha kötü bir şekilde hayata devam etmenizi öneriyoruz. Malumunuz, dibe inmedikçe kişi kendinin körü olarak kalır. Elimizde kazma, kendi kuyumuzu kazıyor ve sizleri de bekliyoruz.
Edebifikir
EDEBİFİKİR RADYO
Sermest Gezegeni radyo programımızı cuma günleri saat 22.22’de canlı olarak dinleyebilirsiniz.
Program ile ilgili soru ve düşüncelerinizi yorum bölümümüze yazabilirsiniz.
editor@edebifikir.com adresimize mail atabilirsiniz.
https://twitter.com/edebifikir adresinden mesaj yollayabilirsiniz.
KUYU
Kimileyin dalar düşersin
çukuruna dinginliğinin,
gururlu öfkenin dipsiz uçurumuna,
ve güçbelâ dönersin,
üstünde kalıntıları
varlığının derinliğinde
bulduklarının.
Sevgilim, ne buluyorsun
kapalı kuyunda?
Yosun, çamur, kaya parçaları
ne görüyorsun kör gözlerle,
kızgın ve yaralı?
Sevgili, bulamazsın
düştüğün kuyunun içinde
senin için yüksekliklerde sakladıklarımı:
bir tutam çiğli yasemin,
bir öpüş, daha derin düştüğün uçurumdan.
Ürkme benden, düşme
kinin içine yeniden.
Savur seni yaralamaya gelen sözümü
ve bırak uçup gitsin açık pencereden.
O söz dönüp beni yaralayacaktır
sen ona yol göstermeden,
çünkü haşin bir anla yüklüydü o
ve o an benim göğsümde silahsızlanacaktır.
Gülümse bana sevinçle
ağzım yaralasa da seni.
Tatlı huylu bir çoban değilim
masallardakiler gibi,
ama iyi ormanlar adamıyım
seninle toprağı, rüzgârı ve dağ dikenlerini paylaşan.
Sev beni, gülümse bana,
iyi olmama yardım et.
Yaralama kendini boşuboşuna,
yaralama beni çünkü yaram sende işler.
Pablo Neruda
(Türkçesi: Talât İnanç)
62 Yorum