Çaykolik Sohbetleri 19 Ekim’de Başlıyor

Haritalarda işaretlenmemiş arka sokaklarda kaybolmak isteyenler, ıssız bir adada güne merhaba demek isteyenler, kendini taşımaktan taş olmuşlar…

Mevsim değişikleri beden ülkelerine uğramayanlar, yüzü hep sonbahar olanlar, yaprak değil sevdiğini dökmek isteyenler…

Her durduğunda kovaladığı kişiyi arkasında kendini kovalarken bulanlar, hayal kırıklarına mercek tutanlar, yüzünde tanımsız bir ifade taşıyanlar…

Rüyalarını kaydettiği defteri kaybedenler, yıllardır gerçekleşmesini beklediği rüyalarının altında ezilenler, her bir rüyayı umut bilenler…

İnsana baktığında “sığınmacı” ya da “göçmen” görmeyenler, dünyanın geldiği hal sebebiyle kendinden utananlar, umudu denizde boğulanlar…

Kendinin suç ortağı olmak istemeyenler, gücünü aşan sorular nedeniyle cevaba geciktiğini düşünenler, sandığının sandığı olmadığını anlayınca yeni bir sanıya kapılanlar…

Yazmadığı şiirlere basarak yürüyenler, yüreğinden güvercin uçuranlar, kendi içine doğru tırmanmak isteyenler;

Geriye dönemeyecek kadar uzağa gidenler, kaygılı cümlelere dili yuva olanlar, her gün yeni bir fotoğraf yırtanlar, mutluluğun bir çocuk hastalığı olduğunu anlayanlar…

Her sabah uyandığında, “Besmele” çektikten sonra diline “Bir kez öfkelendim her gün bir kez sordum kendime neden bu kadar bağlandın.” sorusu takılanlar…

Üzgün bir bulutun hüznüne ortak olanlar, kendi kendine ‘ben neredeyim?’ diye sormadan edemeyenler, duyduğu her cümlede Leyla’ya yol bulanlar…

İmgelerini yolda düşürenler, sahipsiz gölgeleri sahiplenmek isteyenler, sadeliğin ihtişamına eremeyenler, bitmemiş cümlelere kurmaktan yorulmayanlar…

Daha otuzuna gelmeden hatları keskin cümleler kurmaktan el etek çekenler, otuzundan sonra çınar yapraklarının kahveye çalan ten rengine ram olanlar, yaprakların yere düşmeden biraz önceki eğimine müptela olanlar…

Öleceklerinin, hem de yalnız öleceklerinin bilgisine sahip olmalarına rağmen, günler üzerlerinden geçerken bıraktığı iz sebebiyle telaşlanmayanlar…

Hafta sonu sınava gireceği okulu üç gün önceden ailesiyle görmeye gidenler, takıntılılar, psikopatlar, şizofrenler, manyaklar, tutunamayanlar ve pireyi deve edenler…

Sevdiği şeylerden kaçmak isteyenler, burası olmayan herhangi bir yere firar etmek isteyenler, Kaf Dağı’nın gerçekte var olduğunu düşünenler…

Her gece yatarken üç yüz yıl sonra uyanmaya niyet edenler, uyandıklarında fabrika ve okulların kapandığını hayal edenler, kara sabanla çift sürmenin, yorulunca da bir ağacın gölgesinde dinlenmenin ne demek olduğunu merak edenler,

Neden ağlıyorsunuz?” sorusuna “Çünkü siz ağlamıyorsunuz!” cevabı yerine ağlamanın kendilerini güzelleştirdiğini söyleyenler, ağlamanın bir dua olduğuna inanıp gönlünü gözyaşlarına yurt edenler…

Derdiniz derdimiz, Çaykolik’e bekleriz. 19 Ekim Salı günü yeni dönem Çaykolik Sohbetleri başlıyor. Gelmemezlik etmeyin!

Adres: Gönül Coğrafyamız Kitap Kahve
Sultantepe Mh. Selmani Pak Cd. No: 47 Kat:5 ÜSKÜDAR

editor@edebifikir.com

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • otuzuna gelmeden keskin cümlelerden el etek çekmek , 15/10/2021

    çaykolik sohbeti yutupda canlı olsa keşke, biz de uzaktan uslu uslu izlesek.

  • Edebifikir Okuru , 14/10/2021

    Şu ifadelere bayılıyorum…
    Uzun zamandır olamayan çaykolik sohbetlerine ne büyük özlem duyduğunuz cümlelerin bitemeyişinden belli..
    Ne diyelim istesede gelemiyecek olan biz edebifikir okurlarına her çaykolik sohbetlerinin sonunda bir dua yollarsanız bahtiyar oluruz…
    Selametle..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir