Al Diplomanı Ver Hayatımı

Ne diyordu Pessoa: “Hayali öldürmekle, kendimizi de öldürmüş, ruhumuzu sakatlamış oluruz. Hayal, en içine girilememecesine, en elimizden alınamamacasına, en sıkı sıkıya bizim olan şeydir.” Bu sözü aktarmamızın nedenini biz bulamadık.  Ama güzel giriş oldu sanki.  Evet, yaz tatili dolayısıyla ara verdiğimiz Edebifikir söyleşilerine geçtiğimiz Cumartesi Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün ‘Al Diplomanı, Ver Hayatımı’ adlı söyleşisiyle başladık. Meğer tüm İstanbul bizi bekliyormuş da haberimiz yokmuş. O kadar ki; Mehmet Raşit Küçükkürtül bile salonda kendine zor yer buldu.

Saat iki sularında, Sulhi Ceylan yerin derinliklerine doğru adım atarken telefonu çaldı. İbrahim H. Aslan derneğe metroyla mı yoksa vapurla mı daha kolay gidileceğini soruyordu. Sulhi C “Vapurla gitmek insanın ontolojik ve epistemolojik sorunlarıyla daha çok ilintili olsa da bu havada üşütürsün, Marmaray’a gel, canımsın” demesi üzerine Genç Okur dergisinin genç yazarı Tacettin Aslan’ın da dâhil olduğu bu üçlü Marmaray’da buluştu. Marmaray hakkında ne desek az, bilirsiniz. Ancak şu kadarını söyleyelim ki; hayata her şeyiyle geç kalmış olanlar için hızlı giden bir tren hiçbir şey ifade etmiyor.

Tüm bunlar yaşanırken Fedai Başkan’ın çok özel kitaplar peşinde olduğu bilgisine ulaştık. Sulhi Ceylan ise derneğe doğru seğirtirken aniden çevik bir hamleyle yan sokaktaki sahafa ışınladı kendini. Kitapları tek tek sevdi Sulhi Ceylan, hatta bir ara ceketiyle kitapların tozunu aldığı bile görüldü. Bu esnada gözler Aydoğan K’yı arıyordu. Ancak o artık evli ve mutluydu. Kitap, onun için ikincil bir değer olmuştu, belki de yirmi üçüncü…

Toplantı salonuna girildiğinde heyecanlı bir grubun söyleşinin başlamasını beklediği görüldü. Masanın üzerinde duran Bim poşeti ise dikkatleri üzerine çekti. Meğer Aydoğan K, kendisini temsilen Bim poşeti göndermiş.

Çok geçmeden Fedai Başkan içi kitap dolu iki poşetle kapıda belirdi. Fedai başkan müzayededen aldığı kitaplarıyla caka satarken Sulhi Ceylan için aldığı bir kitabı kıskanç bakışlar arasında sahibine sunuverdi. Sulhi Ceylan sanki çantasında yirmiye yakın kitap yokmuş gibi Fedai Başkanın hediyesini bir hamlede çantasına atıverdi. Bazı yazarlarımızın çıkışta Fedai başkanın üzerine çullanmak suretiyle kitaplarına el koyma planları yeni gelenlerle birlikte salondaki boşluğu dolduruyordu.

Ve Mehmet Raşit Küçükkürtül göründü. Kendinden emin, ontolojik problemleri çözmüş ve çözdüğü problemlere şerh yazmış bir hali vardı. Ağzına kadar dolu salonda kalabalığı yara yara kendine ayrılmış yere geçip hiç vakit kaybetmeden söyleşiye başladı. Salonun bu kadar dolmasından son derece memnun olan Fedai Başkan’ın bir ara kendi kendine bir şeyler mırıldandığı görüldü. “Maşallah, maşallah… Aslında şuraya bir simit tezgâhı atsak… Salonda yetmiş kişi olsa … İyi, iyiiii…”

Yaklaşık iki saat süren konferans sonunda bazı gençlerin ellerinden alınan hayatları hesabını sormak için koşar adım çıktıkları görüldü. Kalabalık yavaştan dağıldığında Mehmet Raşit Küçükkürtül, Sulhi Ceylan, İbrahim Aksu, Fedai Başkan, şair Davut Göksu ve Tacettin Aslan bir masanın etrafında koyu bir sohbete başlamıştı. Raşit konuştukça zihinler berraklaşıyordu. İbrahim Aksu sohbete farklı yaklaşımlarıyla renk kattı. Sulhi Ceylan ve Davut Göksu son şiirlerini okudular. Bu arada Sulhi Ceylan’ın başucunda not defteriyle uyuduğunu, aklına gelen şiirleri ve imgeleri anında not aldığını söylemesi üzerine başlayan küçük çaplı tartışmaya İbrahim Aksu: “En silik kalem, en keskin hafızadan daha evladır” diyerek son noktayı koydu. O esnada Fedai Başkan ise bir kaza belaya uğramadan kitaplarını evine sağ salim götürmenin planlarını yapıyordu. Yoğun muhabbet ortamından bardaklardaki çaylar bile mest olmuştu. Bu esnada saatte boş durmuyor; var olma amacını en keskin şekilde ve durmaksızın hatırlatmaya çalışıyordu.

Bir gün daha bitmişti, bizse sözlerimizi bitirmemiştik.

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • mucahid sarıca , 30/09/2014

    çok hoş bir seminerdi .teşekkürler emeği geçenlere
    @mucahidsarica

  • yunus f. , 29/09/2014

    Edebifikir, neslin tukeniyor. En son birbirlerine siirlerini okuyan güruh tanzimat edebiyatcilariydi…kuzum siz neden boylesiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir