Edebifikir, bundan iki ay önce “Aklımızı Başımızdan Alacak Şiiri Arıyoruz!” başlıklı bir şiir yarışması açmıştı. Nihayet bugün sonuçları açıklıyoruz. Evvela şiir yarışmamız hakkında birkaç kelâm sarf etmek ihtiyacı içerisindeyiz. Şöyle ki gönderilen şiirlerin bazıları bizi şaşkınlığa uğrattı. Mesela, kelime kadrosu, sentaksı, edası tamamen Mehmet Akif Ersoy’dan alınmış sentetik bir şiiri gönderebilme cesaretini göstermiş bir yarışmacı.
Biz, şiir yarışmasını ilan ederken hayli iddialı bir yarışma şartnamesi yayınlamıştık. Buna mukabil böyle taklit bir şiirin masamıza gelmesi tabiatıyla bir hayal kırıklığına sebep oldu. Şunu da ifade etmek gerekir ki gönderilen şiirlerin bazılarında ise Türkçenin canının çok yakıldığı müşahede edildi. Yarışma sonucunu ilan ederken bu konulara yer açmamızın sebebi şiire kıymet verip ona çok ihtimam göstermemizden kaynaklanmaktadır.
Duamız odur ki Türk şiiri daha gürbüz ve güçlü bir vaziyete gelsin. Yarışmamıza müracaat eden arkadaşların şiire daha çok emek vermelerini ve bize güzel şiirler okutabilmelerini can-ı gönülden temenni ediyoruz.
Yarışmamızın birincisine gelince, “Ayartılmış Hüznün Felsefesi” başlıklı şiiriyle Rabia Gelincik‘in “Aklımızı Başımızdan Alacak Şiir” iddiasını karşılamasa da mevcut içerisinde en iyi şiir olduğunu beyân ederiz. Kendisini tebrik ediyoruz.
Gelincik’in şiiri hakkında fikir vermesi bakımından “Celile Avlusu” şiirini de Edebifikir’de yayınlamayı uygun gördük.
AYARTILMIŞ HÜZNÜN FELSEFESİ
“Anne, kafamda at var.” B.
sağırdı ıslıklarımız
bir mağara önünde bekleyen kıtmir’in
kulağına değecek kadar
işte o zamanlar,
tâ o zamanlar,
yani zaman, katmanlarını buluyorken
kendi içine kıvrılarak bölünüyorken
kavganın fosilini arıyordu insanlar
ırmaklar taşlarını kusuyor
tarla süren, yün eğiren kadınlar
bir ocak nasıl “yok”la var olur, bunu soruyorlardı kendilerine
sokaklarında topaç çeviren çocuklar
sapanla taş nasıl atılır / daha bilmiyorlardı
bense, fen derslerinde
“endoplâzmik retikulum” demeyi öğreniyordum
daha öğrenmeden sevmeyi
elimde kalbimin tuğlaları
harcı zihnimin
ona şekil verecek bir usta arıyordum
bu yüzden yarasalar,
gözlerimizden izbe
mağaralara kanat çırpıyordu
çağın omuzlarından düşüyordum yediveren
yani, “yani”siz bir başlangıç bulmak için…
çocuklar
kan kınası bir savaşın ortasındayken
yumruklarını sıkıyordum ruhumun
merhametimiz bilmem kaç fahrenayt…
tırnaklarım uzuyordu tâ ızdırap dağına
merhamet
tırnaklarımın arasında kalıyordu
ölü çocuklar,
şarkıları,
ıslıkları,
dudakları…
tersine dönüyordu aynalar
/oysa kırmızıdır muamma/
unutmak yarası…
ne zor ısınıyoruz kanımız kiremit kalıntıları
boşlukta dua salıncağım
en yukarıya annem sallıyor ancak
gözyaşı yasalarından vazgeçiyorum
/bir insan ömrü, el çizgileri kadardır oysa/
ırmakları, bozkırları ve atları çalınmış
haritalardan
sökülmüş yüreklerinden anaların
budanmış elleriyle çocukların
ölümün soyağacına azaplar asıyorum
ıstırap çaputlarını peşi sıra sürükleyen rüzgârda
bir gergefi işler gibi
tarlaları Kızıldeniz geçen
uzak, ağır kağnıların
duyuyorum sesini.
şimdi
kurşûnî gecelerden toplanmış saçlarımızla
mor sabahlara uyanalım;
filbahar…
tutalım ellerinden gözleri ırmak çocukların
büyürse bu yara,
bak ağır ağır akşam ömrümüz…
kanlı erguvanlar hâlâ o çarmıha bilenir
hançeremizde saklı o ağıt
kuru et yiyen bir kadının oğlunu çağırır
atları ve dağları, develeri ve mağaraları
rahleleri, hırkaları, rüyâları çağırır.
CELİLE AVLUSU
“Ben gidiyorum; tâ ki benden iyisi gelsin inşaallah!” Hz. Îsâ
yeni geçmiş bir otobüsün ardından bakarken sen
omzuna, ellerinin ağırlığıyla çöreklendiğinde rüzgâr
ceplerinde ellerini aramaya başladığında
yüzünün değişmeyen metruk haritasına
bir Meryem gölgesi sürünecek
süpürürken yüzündeki som sarı yaprakları
ve sen gelecek bir sonraki otobüsü bekleme seansında
elinde kalan son hevesli bileti
az ötede oturan dilencinin kaçamak bakışına ısmarlayacaksın
loş ışıklı bir bahçede öperken yanağından Yahuda
“Üç Meryem”i bekletmeyeceksin
erguvanlar kırmızıya çalarken
sözlerin kalacak Celile avlusunda
yün kaftan,
bir çift mest,
bir deri dağarcık…
çağlarca kutsanacak aziz hâtıranın kıyısında.
8 Yorum