Mehmet Erikli, Cemil Meriç’in “Karanlıkta kavga olmaz. İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.” cümlesine şerh düşüyor.
***
Cellini bir adam öldürür. Papa’ya şikâyet ederler. Kaşlarını çatar kudsiyetmeap: “Bizim kanunlarımız avam içindir” der, “dâhiler için değil.” Cemil Meriç
Aktarılan bu olayın bendeki karşılığı şu oldu: Dâhiler kurtarılmış kimseler gibidir. Onları ancak kendi zihinleri yargılayabilir. Aklının en uç noktalarında deyim yerindeyse “dünyası” için göz alıcı hazineler bulmak maksadıyla toprağı eşeleyen fikir adamı belki de dâhiler safında olabilseydi işe önce dünyayı değil kendi zihnini yontmakla başlardı. Cemil Meriç’i önce kendi zihnini yontmuş bir mütefekkir olarak okurum hep. Bu daha çok onun “izm” lerden kurtardığı düşünce dünyasına bakış attığımızda karşımıza çıkan bir okuma biçimi olarak da kabul edilebilir. Şimdi ben daha çok bu okuma biçiminden hareketle yazımı sürdürmek istiyorum.
Meriç “İzm”leri aydınların dini olarak görüyordu. Aydınlar kendi sorunlarını, çağının sorunu olarak görüyor idi ki Meriç de “İzm”lere sığınan ve bütün fikriyatını oradan alan adamları sığ görüyordu. Batı düşüncesine atfen Avrupalıyı şöyle okuyordu Meriç: “Avrupa’nın kılı kırka ayıran tahlilci zekâsı, bilgiyi dünyevî ve dinî diye ikiye böler. O’na göre dinî kültürle lâdinî kültür farklı mefhumlardır. Dünyevî kültür ne demek? Kültürü topağa zincirleyen bu anlayış da bir ideoloji, yani bir aldatmaca değil mi?” Buradan da anlaşılacağı gibi Meriç’in “izm”lerin mihmandarı olan zatların ideolojileri sathi bir düzlemde ve içinde asla merkez bir zeminin olmadığı, müphemiyeti, kuşkusu ve maddî algısı ile başlı başına bir Kültür Kaypaklığı. Buradan el alarak Cemil Meriç’de “izm”ler ve “İdeoloji”ler ne manaya geliyor sorusunu sormalı önce. Daha da önemlisi Meriç’in bu alanlardaki fikirlerini nasıl okumalıyız diye de ayrı bir parantez açmalı. Bir yandan yazımızın da meramı Meriç’i okuma biçimimizin ne olması gerektiğiyle alakalı. Şimdi “Sosyalizmler” kavramına içinde neyi barındırdığını okumak adına ve “İzm”lere de bir örnek teşkil etmesi açısından bakalım. Meriç: “Başka ülkelerin tezatlarını halletmek ve Hıristiyan Batı medeniyetinin karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak için imal edilen sosyalizmler bize tarihî çerçevelerinden sökülerek, içtimaî muhtevalarından tecrit edilerek ezelî ve ebedî birer nass gibi takdim edildi.” diyor. Düşünce, kalıplar hâlinde paketlenip, kurdelesiyle talibine sunulan bir muamma olmak yerine bir tesire maruz kalmadan “akıl” edişle üretilen bir şeyse o hâlde “İzm”lerin pompaladığı bu “nass”ları biri bize açıklayabilir mi? İşte aydın tam da burada kendine bir dünya kurarken aslında fikrini sert bir mukavva ile kapladığından habersiz ahkâm kesiyor. Kime? Tabiî ki kendinden küçük ne varsa ona. Başta hiç anlayamadığı ve dâhi günden güne beyni çöplüğe dönen ama içlerinden bir türlü kesilmeksizin aydıncıklar doğurulan bir halka. Peki bunların karşısında Cemil Meriç’in düşünce hayatını kuran öğeler hangileridir? “İzm”lerden “İdeoloji”lerden bağımsız olan dünyasını nasıl kurmuştur Meriç? Bu hususta öncelemek istediğim kavram “irfan” olacak. Çünkü Meriç “irfan”ı düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime olarak okuyor. “İrfan” kavramını da şöyle açımlıyor: “Tecessüsü madde dünyasına çivilemeyen, zekâyı zirvelere kanatlandıran, beşerîyi ilahî ile kutsîleştiren, uzun ve çileli bir nefis terbiyesi.” Meriç’in bu tanımlamasının karşılığı Batı adamında yok. Çünkü “irfan” dünya ile ilişkin, dünyada içkin bir kelime değil aksine kemâle açılan kapı ve amelle taçlanan bir ilim. İrfana eremeyen “ideolojiler” için de söylediklerini şöylece okuyalım: “Karanlıkta kavga olmaz. İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.”
Altını çizmeye çalıştığım fikirlerin bir biçimde anlaşılması lâzım. Neticede bunlar okunup geçilecek türden görüşler değildir. Bilhassa tatbikinin mümkün kılınmasıyla mânâ bulacak tanımlamalardır. Neyi neyle karşılaştırıp okuduğumuza değil de önce neyi neden önce bilmemiz gerektiğini kavramalıyız. Fikir tek başına bir buz kalıbından farksızdır. Öyleyse pratikte düşünce dünyamızla yaşam alanımız arasında bir koridor olmalı ve biz sürekli bu uzun ve bitimsiz sınırsızlıklarda dolaşmalıyız. Peki, bizim fenerimiz ne? Eğer Meriç’i doğru okuyabilmişsek bu fenerin adı “irfan” olmalı.
- Cemil Meriç Dosyası Yazıları:
- Cemil Meriç: Münzevi Yıldız
- Yanlız ve Tedirgin Bir Ruh
- İzmler ve İdeolojiler
- Cemil Meriç’i Nasıl Okumalı?
- İntelijansiyamız ve Cemil Meriç
- Cemil Meriç’in Şuuraltından İzdüşümler