Yahudi, evvela kendi Peygamberine ihanet etti. Sonra İsa Peygamberin dinine musallat oldu. Bir taraftan, Babasız Hak Peygamberi Romalılara bir pula satarken, öbür taraftan, onun dinini, güya en girift ve esrarlı mânalar yoluyla, çığrından çıkardı. Aynı Yahudi İslâmın ruhlar üzerinde eşsiz saltanatı devrinde, dudaklarla kalbler arası, Allah’tan başka herkese meçhul, o korkunç tezat pususuna yattı ve “münafık” tipini yuğurdu. Ve tarih boyunca, hak veya bâtıl nerede bir vahdet örgüsü bulduysa, onun içten çözülmesinde yaman bir rol oynadı.
Yahudi, bizim tarihimizde Tanzimata gelinceye kadar, tesbih böceği gibi kendi içine kapanmış, sinmiş ve iki büklüm bir mürai postu altında yalnız hasis menfaatlerine terkedilmiş vaziyettedir.
Vaktâki, bir Şark ve Garp hesaplaşması şeklinde zaaf tarihimiz başlar, Yahudi de, artık Garp iklimlerinde ele almaya başladığı gizli rollerin sinsi emriyle bizi içimizden öldürmeye, hattâ canlı canlı tefessüh ettirmeye memur olur.
Sahte taklit plânlarında Avrupalılaşmak cereyanını bu memlekette Yahudi doğurdu, Yahudi korudu. Ahmak Osmanlı padişahlarına ve vezirlerine o korkunç borçları toka eden, Yahudi sermayesidir. Biraz sonra, hem de şark üsluplu bir çatı altında (Düyûn-u Umûmîye) binasını (Babâli) ye karşı yükselten, yine o… Farmasonluk, onun, Tanzimattan Cumhuriyete kadar, burada ve her tarafta, buraya ve her tarafa göre ayrı ayrı çözücü ve zehirleyici usullerle işleyen, müthiş idare merkezi!.. Meşrutiyet hareketini o destekleyecek, hatta bizzat yapacak, Türk tarihinin en dirayetli ve faziletli padişahı 2. Abdülhamid hakkında, yokuşa iniş dercesine baştan başa düzme ve yalan bir tarih tertip edecek, Selanik’ten İstanbul’a göç yolunu açacak, Şişli salonlarını kuracak, züppeler ve köksüzler muhitini besleyecek, iffetli Türk kadını ile Türk delikanlısının bütün iman ve ahlâk temelini diş diş kemirecektir. Hatta İstiklâl Savaşını bile belli başlı hadiseler içinde himaye edecek, savaş neticelendikten sonra bazı köy kıymetlerimizi bize kendi ayağımızla ezdirmek için milletlerarası bir şebeke halinde çalışacak, sulh konferanslarının paravanaları arkasında saklanacak, bize toprak ve istiklâl bağışlayacak, fakat yine bize kendi kendimizi feda ettirmek için elinden geleni yapacak; ve 27 yıl boyunca her gördüğünden gayet memnun ve mes’ud, İkinci Dünya Harbi’ne kadar gelecek… Ve nihayet…
Nihayet, harp içinde, harbin kefen bezi ticaretine kadar her nimetinden faydalanacak, karaborsayı kurup, iktisadi çöküşümüzü plânlayacak, CHP’ye karşı DP’yi, ona karşı da bazı hizipleri tahrik etmeyi bilecek ve neticede milli ve ruhi birliğimizi fesada vermekten başka gaye gözetmeyecektir.
Yahudi dünyanın her yerinde birlik bozucudur. Komünizmayı, Yahudi, (Karl Marx) eliyle kurdu; komünizma kendisi için tehlikeli bir mahiyet alınca da yine Yahudi (Henri Bergson) marifetiyle, onu yine Yahudi tahrip etti. Yahudi, bütün milli, fikri ve ruhi birlikleri bozan demektir.
Ve işte bu Yahudi bilmem kaç asırlık gizli imparatorluğunu açığa vurma yolunda…
Kudüs’ü bu mânada ele almalı…
Necip Fazıl Kısakürek
Kaynak: Kavgam -Necip Fazıl-, 2. Cilt, Salih Mirzabeyoğlu, İbda Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1995, sayfa: 234-236.