* Osmanlı’yı öven veya yeren kimselere kulak verme. Osmanlı’nın neyi nasıl yaptığını tespit edenlere yönünü çevir. Osmanlı Türkçesiyle yazılmış milyonlarca sayfanın henüz okunmadığını ve Osmanlı’nın hâlâ bir muamma olduğunu biliyor musun?
* Yunus Emre hazretleri hakkında yapılmış iyi bir dizi olabilir, seyredebilirsin. Ama sen Yunus Emre’nin “Divân-ı İlâhiyât” eserini okuyup anlayan biri olmaya daha çok kıymet ver. Yunus Emre’nin niçin çok önemli bir yeri olduğunu ve eserlerinde ne anlattığını biliyor musun? Bunu nasıl öğreneceğin hakkında bir fikrin var mı?
* Hatırlara kıymet ver. Yaşlandıkça hatıralar daha kıymetli olacaktır. Deri ciltli, evladiyelik, kaliteli bir defter al. Bu deftere doğum, ölüm, evlilik, askerlik, mezuniyet gibi önemli tarihleri yaz. Senden sonra, hatıraya ihtimam gösteren bir akrabana devret defteri. Belki de Rabbimiz, nasibine birkaç göbek sonrasına, seni merak edecek bir torun yazmıştır.
* Sosyal medyada tartışmalara, münakaşalara girme. Bugüne kadar faydasını gördüğün bir münakaşa oldu mu? Gerçekte olsa gözlerinin içine bakarak, bir insanın yüzüne söyleyemeyeceğin cümleleri kolayca internetteki mecralarda sarf ettiğin oldu mu?
* Yolda yürürken yanındaki haremine yan gözle bakılmasından rahatsız olan kimselerin, internetteki mecralara rahatlıkla aile fotoğraflarını koyduğunu sen de görüyor musun? Sosyal medya hesabını kontrol et istersen.
* Devamlı okuduğun kitaplar var mı? Hoşça vakit geçirten ve bilgi yüklü kitaplardan başka devamlı okuyarak gönlünü zenginleştirecek, ruhunu taze tutacak, istikametini pekiştirecek kitaplar var. Dünya klasiklerinden daha önemli.
* Bir gününü diğer insanlara ayırmaya ne dersin? Akrabalarını, hocalarını, hasta olan tanıdıklarını, ahirete göçmüş yakınlarının mezarını, şefkate ve sevgiye ihtiyacı olan yeğenlerini/çocukları ziyarete ayırabilirsin bir gününü.
* Anne-babandan, dedenden kalan “Aile Albümü”ne en son ne zaman baktın? Telefondaki, bilgisayarındaki, tabletinizdeki, dijital belleğinizdeki fotoğrafları en az bir kere kaybedenlerden biri misiniz? Belki de dedeniz gibi bir fotoğraf albümü satın almalı, bazı fotoğrafları bastırıp orada saklamalısınız.
* İlkokulda bir yeğenin var mı? Hayatı okul, ev, sokak üçgeninde geçen bir çocuk mu? Bilgisayar ve tableti yeğenini esir mi almış? Dayınla, amcanla veya teyzenle, halanla senin arandaki özel hatıraları düşün ve sen de yeğenlerin için bir şey yap. Onu alıp tiyatroya, sinemaya götürmeyi dene. Üniversitene veya iş yerine götür. Uygun olan bir keresinde arkadaşlarınla sohbet etmeye onu da götür. Tecrübesini, görgüsünü artıracağı yerlere onu götürmeye dikkat et, hatta bazen zorla. Cenaze namazı kılmaya, taziye vermeye hiç gitmemiş veya kurban kesildiğine hiç şahit olmamış ilkokul, ortaokul çağında çocuklarımız var.
* Küçük kardeşine, yeğenlerine bak, futbola vs. dayanan bahis oyunları oynuyorlar mı? Daha ortaokul çağında kursağına haram lokma, cebine kumar parası girmeye başlayan binlerce çocuk var bu ülkede. Üstelik birçoğu bu bahis oyunlarının haram olduğunu bilmiyor. Çevrendeki çocukları bu pislikten kurtarmaya çalış. Ahlak ve irfan kitaplarında mideye helal lokma indirmenin ne kadar esaslı bir yere sahip olduğuna dair sayfalar dolusu söz, misal ve mesel vardır.
* Okuduğun, satın aldığın kitaplara dönüp bir bak. Elindeki kitaplar ders kitaplarından, test kitaplarından, komplo teorisi/aktüel siyasî kitaplardan, popüler tarih ve aşk romanlarından mı oluşuyor? Kendine şu soruyu sor: Hangi kitapların olduğu bir evde büyümek isterdin? Hangi kitapların olduğu evde büyümek istiyorsan o kitapları satın al, çocukların o kitaplarla büyüsün. Bence o kitapların arasında Yaşar Kandemir hocanın hazırladığı Şifa-i Şerif ve Şemail-i Şerif tercümeleri de olsun ki çocuklar Resul-i Ekrem’i (s.a.v) güzelce tanıyıp sevsinler.
* Belki çeşitli dernekler aracılığıyla insanlara yardım ulaştırıyor ve artık gözün gördüğü her yerde olan sadaka kumbaralarına para atıyorsun. “Camiye yardım, camiye yardım!” taleplerini de geri çevirmiyorsun belki. Bu güzel bir şey. Bir lira da olsa yapılan yardımların hafife alınamayacağı muhakkak, kalpteki güzel bir niyet, ihlas biri bin yapabilir. Ancak şu da güzel bir şey: Bir öğrenciye, bir ihtiyaç sahibine yemek ısmarlamak, onunla beraber oturup yemek yemek ve biraz dertleşip konuşmak. Bilgisayarlar, telefonlar, televizyonlar vs. insanlarla göz göze gelmeyi, sohbet etmeyi, dertleşmeyi, tebessümü zaten epeyce azaltıyor.
* Ezber yapmayı ömür boyu sürdür. Ezberlenecek pek çok şey var. Mutlaka kalbinde sıkıntısını duyuyorsundur: “Aslında Mülk Suresi’ni ezberlesem güzel olur. Şu sureyi de ezberleyebilsem ne kadar iyi olur.” Sonra kırk hadis ezberleme geleneğimiz var ve kırk hadisi ezbere bilenlere Resul-i Ekrem’in (s.a.v.) müjdesi var. Sonra bunlara duaları, şiirleri de eklersen liste uzayıp gider. Ezber iyidir, hem zihni hem ruhu diri tutar.
* Namaz saflarındaki bozukluk, kalplere sirayet eder. Camide yanında namaza durduğun kişinin omzuna omuzunun iyice değdiğinden emin ol. Bir de camideyken, bir müridin mürşidi yanındayken başkalarıyla konuşmayıp edeple mürşidinin kalbine yönelmesi halindeki gibi ol, kalbini muhafaza etmeye çalış.
Mehmet Raşit Küçükkürtül
8 Yorum