Cebimizde Felaket Bildirimleri

Kavmi helak olmuş bir peygamberin üzüntüsü muhakkak kıymetlidir. En son nerede ve ne zaman yaşandığına dair elimizde muteber bir bilgi yok. Şayet bu bilinebilseydi sene-i devriyeleriyle anılan, üzerine hamaset yapılan, kadim mirasımızın atıfları arasında yer alması işten değildi. İki bin yıldan beri diye söz kalıpları olurdu mesela. İki bin yıldan beri ilk defa hüzün kazandı.

Peygamberler tarihinden sonraki tarih daha yumuşak zaferlerle bilinir. Hak-bâtıl mücadelesi bir yere kadar mahzun kimselerin varislerine aksülamel olarak arz-ı endam etti, sayıyoruz. Aradığımız yere yaklaşıyoruz böylelikle, merkeze kurulup sahayı daraltıyoruz. Uyandığımızda kapladığımız bir alan var. Buraya avdet ettik, geldik ya da sürüklendik. Hiçbir şey hatırlamıyoruz, konmuş bile olabiliriz ama ihtimalleri geniş tuttuğumuz zaman doğruyu ıskalamak talihsizliğine reva olmayacak sonuçlar çıkıyor.

Ayaklarımızın çağdaş yere basmadığı noktasında dost düşman herkesin bir fikir birliği var. Başka bir mecrada rastlayamasak da netlik güzel. Çekimsiz bir alandayız. Vücudumuzdan etrafa doğru esrik insanların düşünceleri gibi, güçlü bir tazyikle belirsizlik dağılıyor. Elbette dumanın kıvrımlarını andıran bu görüntünün, depresyona meyli bulunan kimi kış insanları için seyirlik bir manzara çıkardığı ortada. Ahvâlimiz için kapsamlı tartışmalar yapamamamızın bir sebebi de bu olsa gerek, mizaç farklılıklarımız. Ayaklarımızın yere basmamasını ahbaplarımızı haşlamak için bahane etmeyi ahlaki göremeyiz. Mademki bu yer melun, yurtsuzluğa tan edecek değiliz.

Kendimizi arıyoruz. Bütün zamanlar için makul ve bir dereceye kadar beğeni toplayan bir davranıştır bu. Üstelik bir bilmecenin içerisinde değiliz. Kanadı var kuş değil, kuyruğu var at değil. Bize ait çok tanımlar yeterince yapıldı. Cevap balık, yüzüyoruz.

Sahiciliği özlüyoruz. Ağlamanın detoks etkisini ve NLP tekniği güler yüzü öğrenmeden önce daha aval bir hâlimiz vardı. Felaketlerin bildirim olarak cebimize gelmesi için internete para ödüyoruz. Burada pot kırmış değilim, baştan beri sizi aslında canımı yakan faturalar için meşgul ettiğimi düşünmeyin.

Uzun bir süre yediğimiz içtiğimizde mi bir şey var diye şüphelendim. Bir şeyler kımıldıyor, kanguru diyarında bile bizim kardeşlerimiz ölüyor. Beşir Ayvazoğlu’nun, kitabının ‘’mağdurîn’’ kısmına neden Ahmet Hamdi’yi de eklemediğini anlamıyorum. Süleymaniye ve aruzla yazılmış birkaç şiirden başka medeniyetinden yana kendisine bir şey kalmamış olan bu yalnız kurt, ne büyük gadre uğramış. Varsa günahlarına kefaret olması için mi? Yine de şikâyette bulunmuyor. Türkiye’nin evlatlarına, kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermediğini söylüyor.

Bir sürpriz beklemiyoruz. Uğraştığımız bir şey de bilmiyorum. Yalnız bazen, tehlikeli şiirler okuyup imkânlar nispetince dünyaya sataşıyoruz. “Bu ne bu, bu noksan gökyüzü ne? Erkeklik öldü mü be?!” Soruyoruz. Dehre sövmüyoruz. 

Uzay, metro asansörlerinden başlayarak genişliyor. Bir boşluk büyüyor. Yerimizi almamız gerektiğini hissediyoruz. Boşluk tekrar telafi ediyor. Kavganın olmadığı yerde esenliği düşünemeyiz. Bir şey de esmiyor zaten, İstanbul bir zamanlar lodos şehriymiş. Rumeli hisarına yukardan baktığınızda “tütmesi gereken ocak nerede” yazıyor gibi oluyor. Ümraniye meydanda mehter marşı çaldığı zaman “kimse korkmuyor kardeşim işte bitir artık şunu” diye çıkışan olmuyor.

“Bir gün intikam için abdest alınır” mısraını bağlamından kopuk ve temelsiz buluyoruz. Kimlik siyasetini bırak dön bu tarafa, gesi bağları da esmiyor, doğruysa hep beton blok olmuş. Leyla ile Mecnun bugünleri göremedi. Yaşasalardı Nevzat Tarhan, kliniğinde ücretsiz tedavi edebileceğini söylemişti.

Günler günleri kovalıyor. Erkenden kalkıp seyrediyoruz. Güneşin hangi odayı ne zaman dolaştığını bilen son kuşağız. Ecdadımızdan yana bana da şu dörtlükten başka bir şey kalmadı:

Yattım Allah, kaldır beni
Nur içine daldır beni
Can bedenden çıkmadıkça
İman ile uyandır beni

Mehmet Emir 


Resim: Kiyoshi Nakajima

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir