Abdussamed Geçer, Çehov’un bir tiyatro eserini değerlendirdi.
***
Geçenlerde yolumuz, Anton Çehov’un muhteşem tiyatro eseri olan “Vişne Bahçesi” oyununu izlemek amacıyla Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ne düştü. Hatırlayacağınız üzere sahnenin inşaat sürecinde büyük tartışmalar meydana gelmişti. Fakat sahneyi ve özellikle avlusunu görür görmez, ne kadar yersiz tartışmalar içerisine girildiğini gördüm. Muhteşem bir tiyatro meydanı oluşturulmuş. Hele manzarasına diyecek yok. Avluda birkaç tur attıktan sonra biletlerimizi alarak içeriye girdik. İzlediğim oyunların neredeyse tamamını Üsküdar’daki sahnede izlemiştim ve hem oranın sahnesine hem de seyirci kitlesine alışmıştım. Fakat Muhsin Ertuğrul Sahnesi hakikaten bambaşka bir “dünya halkını” içinde barındırıyor. Sahnenin bulunduğu muhitin insanları malumdur. Verilen arada 85 yaşında bir hanımefendinin yaptığı Fransızca tenkide tanık olduğumu söylersem, durum daha rahat kavranabilir.
“Vişne Bahçesi”, Anton Çehov’un yaşamının son yıllarında yazdığı ve 1904 yılında tamamladığı tiyatro eseri. Çehov, Çarlık Rusya’sının sanat eserlerine karşı uyguladığı sansürcü ve baskıcı politikalara rağmen, Rusya’nın çatırdadığını ve çözülmek üzere olduğunu yüksek dehasıyla cesur bir şekilde ortaya koyuyor ve oyun tamamlanır tamamlanmaz Avrupa’da binlerce kez sahnelenerek büyük yankılar uyandırıyor. Oyunda, çöken Rus aristokrasisi, Rusya’nın 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçiş sürecinde çektiği sıkıntılar, yükselen işçi sınıfı, eski kölelerin artık sermaye edinmeleriyle birlikte başlayan zenginlikleri ve belki de intikam süreçleri dramatik bir biçimde anlatılıyor. Tüm hadiseler, konağın ailesi tarafından neredeyse kutsallık atfedilen, Rus aristokrasisinin değerlerini temsil eden bir vişne bahçesinin etrafında dönüyor.
Evin bol keseden para harcayan sahibesi, 5 yıl aradan sonra Paris’ten memleketine dönmüştür. Fakat onu, büyük bir borç yükü beklemektedir. Bu borçtan kurtulmak için çözümü ise; babası, dedesi ve hatta onun da dedesi o konağa kölelik etmiş, ancak özgürlüğün ilan edilmesinden sonra sermaye biriktirerek zenginleşen Yermolay Lopahin ortaya koyacaktır: vişne bahçesini ve köşkü satmak. Bu, konağın sahibesi için oldukça zor bir karardır. Borçların ödenmesi, konağın eski canlılığını kazanması gereklidir. Eskiden özel zamanlarda generaller, üst düzey memurlar köşke davet edilirken, artık hayattan umudunu yitirmiş birkaç sümsükten başka kimse kalmamıştır.
Çözüm süreci içerisindeki dramatik sahneler oldukça etkileyici. Karakterlerin hayatını teker teker tanıyışımız, seyirciyi oyunun içerisine daha bir çekiyor. Özellikle oyuncuların performanslarının bu zor oyunda üst düzeyde olması takdiri fazlasıyla hak ediyor. Bunların yanı sıra beni en çok etkileyen, kullanılan imge gücü oldu. Biliyoruz ki imgenin dengeli kullanımı çok önemlidir. İmgenin fazlaca kendini belli etmesi karikatürleşmeye, fazlaca kapalı kalması ise anlama zorluğuna ve sevimsizliğe neden oluyor. Bu oyunda kullanılan imgelerin tamamı tabiî ki ustaca kullanılmış.
İBB Şehir Tiyatroları’nda sergilenen oyunun yönetmeni Engin Alkan. Engin Alkan ayrıca Yermolay Lopahin karakterini de ustaca canlandırıyor. Oynadığı karaktere o kadar canlılık katıyor ki Engin Alkan’ın hem yönetmenliğini hem de oyunculuğunu takdir etmeden geçmeyelim.
Söz konusu oyunda, bizim ülkemizin de geçirdiği sosyolojik değişiklikleri görebiliriz. Özellikle Çehov hayranı biriyseniz ve öykücülüğünün haricinde tiyatro yazarlığını da merak ediyorsanız izleyebilirsiniz.
1 Yorum