Modern İnsanın Sahadaki İzdüşümü: Modern Taraftar

Araştırmalar, futbolun milattan önce 3.yy’da askeri birliklerin eğitilmesi amacıyla Çin’de ortaya çıkan Cuju isimli oyuna dayandığını söylüyor. 19.yy’ın başlarında Birleşik Krallık milli bir spor arayışı içerisindeyken Rugby oyununda bazı değişiklikler yaparak yeni bir spor icat ettiler. 1860’lara gelindiğinde ise bu yeni icat ettikleri oyunda topa elle dokunulması yasaklandı ve “football” yani “ayak topu” ortaya çıktı.

O dönem tıpkı sanat gibi futbol da asillerin eğlencesiydi. Fakat hem kurallarının basit olması hem de oynamak için özel ekipmanlara ihtiyaç duyulmayışı bir anda İngiltere’nin dört bir yanında bu sporun benimsenmesini sağladı. İlk zamanlar 22 kişinin bir topun peşinde aynı anda koşmasından ibaret olan futbolda fiziki dayanıklılık her şeyden önce geliyordu. Oyunun kitabını yazmış ve herkesten iyi oynayan meşhur Eton koleji takımına karşı, oyundan keyif alan fakat asillere göre fiziki olarak daha güçsüz olan işçi takımı arasındaki rekabet, futbolun bugüne dek uzanan “güçlülere karşı mücadele” anlayışının temellerini oluşturdu.

Yıllar içerisinde uluslararası futbol kurumları yeni kurallar ekleyerek oyunu daha sistemli ve adil hale getirmeye çalışırken, her yeni kural taktiklerin değişmesine zemin hazırladı. 1977 – 1986 yılları arasında oynanan şampiyonlar ligi finallerinin neredeyse tamamının 1-0 gibi skorlarla bitmesi futbol adamlarını farklı kural arayışlarına zorladı. Seyir zevkini düşüren aşırı defansif oyun anlayışı şiddeti körüklüyor, oyundan keyif alması beklenen seyirciler arasında ölümlere yol açacak olaylar yaşanıyordu.

Futbolu yönetenler, icadından günümüze 160 yıllık süreçte teknik olarak oyunun dışında olan seyirciyi hiçbir zaman ihmal edemedi ve her seferinde seyir zevkini arttıracak kurallarla taraftarı daha çok oyunun içine çekmeye çalıştı. Her yeni kural da yeni bir taktiği doğurdu. W-M’den Catenaccio’ya, Tika-Taka’dan Gegenpreess’e her yeni taktik seyirciyi oyuna daha çok bağladı.

Bugün adına “Modern Futbol” denen oyunu ve seyircinin takımları yönetmedeki etkisini görseler, oyunu icat edenlerin hayretler içinde kalacağı aşikâr. Artık taraftarlar “on ikinci adam” vasfının ötesine geçmiş, sadece maç esnasında değil sosyal medyanın da etkisiyle her an takımları yönetmeye çalışıyorlar. Modern insanın futboldaki izdüşümünden bahsediyoruz: modern taraftar. Endişeli, faydacı ve bireysel nitelikleri ağır basan modern insan, tüm silahlarıyla futbol dünyasını domine ediyor.

Sosyal medyanın yaygınlaşmaya başladığı yıllarda tatlı bir katkı gibi görünen bu tavır, bugün çılgınlığa dönüşmüş durumda. Tıpkı bir bağımlı gibi takımının maçına günler, saatler hatta dakikalar sayan, transfer dönemi yaklaşırken scoutluk yapan, saatlerce analiz videoları izleyen, kazandığı zaman sevinçten, kaybettiği zaman üzüntüden uyuyamayan, rakip takımın mağlubiyetine kendi takımının galibiyetinden daha çok sevinen ve kuşkusuz rakip takıma ait tüm değerleri aşağılamaktan çekinmeyen bir kitle oluşmuş durumda. Para karşılığı trollük yapanlar bir yana, yalnızca futbolcularla kalmayıp teknik direktörlerin, hatta kulüp yöneticilerinin gönüllü hayranlığını da yapıyor bu insanlar. Ölümüne savunuyor, karşıt fikirlere öldüresiye saldırıyorlar.

Mevzu bahis tablo, dünyanın hemen her yerinde aynı olsa da biraz daha somutlaştırabilmek için ülkemizdeki futbol ikliminden örnek vermek istiyorum. On yıldır şampiyonluğa hasret Fenerbahçe taraftarıyla, yirmi beşinci şampiyonluğunu alıp rakiplerine bariz üstünlük kurmak üzere olan Galatasaray taraftarı, bu tablonun röntgenini çekme için fazlasıyla yetiyor.

Fenerbahçe başkanı altı yıllık başarısızlığın ardından bir kez daha seçilebilmek için büyük vaatler verip bugüne kadarki başarısızlıkları “dış güçler” temalı bir iddiayla kapatmaya çalıştı. Hatta dünyaca ünlü teknik direktör Mourinho’yu takımın başına getirdiklerinde basın karşısında sık sık rakip takım hakkında konuşturup taraftarı ikna etmeye çalıştı. Başarılı da oldu. Taraftar uzun süre takımın kötü yönetildiğine ikna olmayıp hakemlerin takımı katlettiğini, sürekli haklarının yendiğini, hatta gerçek şampiyonun kendileri olduğunu iddia ettiler. Son günlerde artık sahadaki kötü oyun inkâr edilemeyecek seviyeye gelince yönetime tepkiler artmaya başladı. İronik bir şekilde taraftar, önceden hangi şiddette savunuyorsa bu kez aynı şiddette hakaretler ediyor.

Diğer taraftan son iki yılın şampiyonu, bu yılın da en büyük şampiyonluk adayı Galatasaray’ın taraftarı, tüm rekorlarına rağmen sene başında üst üste gelen birkaç kötü sonuçta teknik direktörlerine ve yönetime hunharca istifa çağrıları yaptı. Onlara göre futbol üç değil yalnızca tek sonuçlu bir oyun haline gelmiş durumda: mutlak galibiyet. Birkaç maç beklenen performansın altında oynayan futbolcuyu ıslıklıyor, maç öncesi kadro beğenmiyor, yapılması planlanan transferlerin takıma uygun olmadığını söyleyerek yönetime baskı yapıyorlar. Ligin henüz erken sayılabilecek döneminde, en yakın rakibine kapanması zor bir puan farkı atmasını önemsemiyor, en ufak rehavet belirtisine aşırı tepki veriyorlar. Adeta başarıya sevinemeyip başarısızlığın endişesiyle yaşıyorlar. İnanılmaz bir doyumsuzluğa ulaşmış durumdalar.

Bununla beraber taraftarlar rakip takım maçlarını da izliyor, her oyunda rakipleri lehine yapılan hakem hatalarıyla ortalığı velveleye veriyorlar. Sosyal medyada hakem kararlarıyla ilgili tarafsız yorum yapmaya çalışan insanların tüm değerlerini aşağılıyor, bir kişinin bile kendilerinden farklı yorum yapmasına tahammül edemiyorlar. Tüm bu gerginliğin farkında olan medya yorumcularından bazıları ise insanların tepkilerini çekecek söylemlerle taraftarı galeyana getiriyor ve kendilerine edilen hakaretlere karşı dava açarak yüksek meblağlarda paralar kazanıyorlar. Yani modern taraftar adeta muhakeme yeteneğini kaybetmişçesine oldukça kolay manipüle ediliyor.

Yüz altmış yıl önce asillerin eğlencesi olarak ortaya çıkan futbol, bugün modern insanın sosyal hayattaki davranışlarını yansıttığı beyazperdeye dönmüş durumda. Eğlenmek için gelenler üzülüyor, stres atmak isteyenler geriliyor. Farklılıkların kaynaşması, ötekilerin buluşması beklenen yerde kılıçlar çekiliyor. Tıpkı siyasette, sanatta, hatta edebiyatta olduğu gibi… Modern insan, kendi gerçekliğinden uzaklaşmanın destanını yazıyor. Yazıyor, yönetiyor ve oynuyor.

İbrahim Halil Aslan

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Fenerli Merve , 26/12/2024

    Yahu Ali Koç’un basını nasıl yönlendirdiği ile alakalı dış güçler malumatını veriyor adam. Hakemlere, yorumculara, esasında tüm konuya hakim. Spor programlarını da izlediği belli. Sözüm ona sistem eleştirisi yapıyor bir de… İki takımın da kadrolarını gözü kapalı yazabileceğine eminim. Doğru düzgün numayiş metinleri yazın. Sizi hunharca istifaya çağırıyorum sayın Edebifikir!

  • saldır galatasaray! , 26/12/2024

    Yazarın eleştirdiği şeyi derinlemesine çözümlemesi futbolu yakından takip ettiğini gösteriyor. İbrahim Beyin dediği gibi; modern insan, kendi gerçekliğinden uzaklaşmanın destanını yazıyor. Yazıyor, yönetiyor ve oynuyor ;)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir