Esenlik Bildirisi
Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevirkandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsayağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsao şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektirDuygular
Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevirkandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsayağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsao şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektirDuygular
Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların onu yaralar kıpırdatıyor ve o sertelmektedir yaralardan kasıklarına boşalmaktadır
Allah’a sığınırım. O ne güzel sığınaktır! Böyle bir şey der demez henüz okumaya başladığınız bu Cuma Mektubu’na problematik bir giriş
Çağımızın bir çeşit fantezisi, bir çeşit lüksü de tarihi eserlerin korunmasıyla ilgili. Bu heves Batılı için tıpkı yoga yapmak, Afrika
Nedir bu kaybolan nesnelerden alıp veremediğin diyecek olursanız, size varoluşun anlamının kaybolanı aramada saklı olduğunu söyleyebilirim. İnsanoğlu yeryüzündeki uyanışına yaratılmış
Ben de tarihin bir aralığında köyünden büyük bir şehre inen safdil adam gibiyim. Ne büyük binalar! Ne büyük yollar! Ne
“İktisadî kölelik ağırdır” diyor Andre Malraux, “ama iş onu yıkmaya gelince insan siyasî, askerî yahut dinî köleliği güçlendirmek zorundadır.” Sonra
İnsanoğlu nasıl da zayıf bir yaratık! Çoğu zaman kendi zekâsını, kendi düşgücünü, kendi fikri birikimini önemseyerek yaşıyor. Kendinin ne düşünemediği
1977 Türkiye’sinde halkın maneviyatından söz açmak çetin bir meseleyle hesaplaşmayı peşinen kabul etmek demektir. İşin kolay bir yanı var, o
Bir zamanlar kendi ülkesinin yolunu şaşıran birisi, bilmediği bir ülkeye, Budalalar Ülkesi’ne girmiş. Görmüş ki bir tarlanın kenarında endişeli, korku
Sigara içmek ve televizyon seyretmek bugünün dünyasında insanların hiç tedirgin olmaksızın yapageldiği iki şey. Türkiye’de televizyon programlarının mazisi eskilere dayanmadığı