Sorgulama: Sahaflık İkinci El Kitap Satıcılığına mı Dönüyor?

Beyoğlu Sahaf Festivali’ni gezdiğimde rafları ikinci el kitapların kapladığını fark etmiştim. Yoksa sahaflık mesleği ölüyor ve yerini ikinci el kitap satıcılığına mı bırakıyordu. Bu düşüncelerle Beyoğlu Sahaf Festivali’ne tekrar gittik ve “Sahaflık ikinci el kitap satıcılığına mı dönüyor?” sorusunu sahaflara yönelttik. Birbirinden değişik cevaplar alsak da genel kanaat pek olumlu değil. En çok aklımda kalan ise, “Okurun durumu ne âlemde?” sorusuna verilen cevaptı: “Türkiye gibi”  (Celal Kuru)

***

Sanat Kitabevi:  Sahaflık ölüyor hatta bitti. Otuz beş yıldır yapıyorum ben bu işi. Sahaflık ölüyor, iki liraya, iki buçuk liraya kitap satıyoruz, olacak şey değil.  Çünkü sahaflar olarak birbirimize rakip olduk. Millet buraya çöpünü döküyor, fiyatı düşürüyor, siz adam gibi çalışmaya çalışıyorsunuz, satamıyorsunuz. Dünkü fiyatım beş lira, bugünkü iki buçuk lira. Berbat bir durum var. Benim jübilem zaten. Otuz beş yıllık mesleğimi bırakıyorum.  Geçen sene festivale gelen sahafların çoğu bu sene gelmedi. Bizim gibi otuz yıllık, yirmi beş yıllık sahaf en fazla on kişi vardır burada.

Durum her sene daha kötüye gidiyor. Olay internetten, cep telefonundan bitiyor. Şu Meydan Larouse ansiklopedisine yüz elli lira diyorum. Yüz liraya bırakıyorum, kimse almıyor. On beş cilt. Bunun bir tanesi yetmiş lira Cağaloğlu’nda. Cildi yetmiş lira olan ansiklopedinin on beş cildini yüz liraya satamıyorum. Onun için bitti bu iş. Tâ Beyazıt’tan geldim buraya.

Seksen beşli yıllarda Beyazıt’ta cumartesi ve pazar günleri tezgâh açardık. Tam on beş yıl, sonra zabıta izin vermedi. O zamanlar günde bir liraya, bin tane dergi satıyordum. Bir günde bin tane dergi satıyordum. Bugün bir tane dergi satamıyorum. Şuna iki lira diyorum (bir tarih dergisini gösteriyor) alan yok. Sekiz on lira bu dergilerin tanesi. Şunları on liradan satamıyorum. Grafik kitapları bunlar. Bakın ben size kitaplar göstereyim ki yirmi beş liraya satıyorum. Dükkân fiyatları ise altmış-yetmiş lira, yetmiş beş lira.  Sahaflık maalesef, maalesef bitti.

Bir de kendime üzülmüyorum artık. Siz de diyorsunuz edebiyat, meslek filan. Yani ne olacak bu yayıncılar, yazarlar, eserler? Bu dağıtımcılar ne olacak?  Torunuma dün dedim, oğlum geldi buraya. Kırk yaşında oğlum var. Benim üçüncü torunum küçük, orta bire gidiyor. Dedim ki ‘al bunu eve koy oğlum.’ ‘Ne koyacağım baba, her şey internette var’, dedi. ‘Oğlum,  bunların maddeleri var bilmem neleri var işte hani. Araştırsın kız!’ dedim. ‘Gerek yok, internette var!’ dedi. Meydan Larouse bu… Bu sözleri söyleyen oğlum. Daha ne olsun. Durum çok kötü. Allah yardım etsin bu gençlere. Hadi biz sıyırdık. Yaşım altmışaltı…

Para kazanmadım mı? Kazandık elbette. On sene öncesine kadar çok kazanıyorduk gerçekten.

Orhan Pamuk, Sabahattin Ali, Küçük Prens işte Çalıkuşu’nu filan soruyorlar. Öyle olur mu? Bu meslek ayakta kalır mı? Bu kadar Cağaloğlu’nda kitapçı var, dağıtımcı var, bu kadar yazar, çizer var, ne olacak bunlar. Orhan Pamuk var mı? E vaar n’olmuş. Ben yarıya kadar okumadım, okuyamadım. Çünkü okunmuyor. Müşteriden duydum. Hepsi yarıda bırakıyor Orhan Pamuk’u . Ha Nobel ödülü almış olabilir. X trilyon götürdü. Ondan sonra başka bir yayınevine transfer oldu. Bilmem ne.  Ama okuyamıyor kimse. Bir Cevdet Bey ve Oğulları var tamam eyvallah güzel, ya diğerleri?

Yazık ben çok üzülüyorum ama ne yapayım yapacak bir şey yok.

Hisar Kitabevi: Değişen bir şey yok. Sahaflık deyince nadir eser satmak da var, ikinci el kitap satmak da var. İnsanlar yazdığı sürece ve okuduğu sürece bu meslek ölmez. Ben öyle düşünüyorum. Bu ne olur, bir şekilde evrilir. Mesela bundan on-on beş yıl önce sattığımız kitapların şimdi yüzüne bakan yok. Dönem değişti, farklı bir kuşak geldi. Şu sıralar eski şiir kitaplarının ilk baskıları soruluyor. Cemal Süreya gibi… Eskiden şiir kitapları pek fazla önemsenmezdi. Tarih kitapları sorulurdu sürekli…

Yakın zamana kadar imzalı kitapların çok fazla bir alıcısı yoktu. Şimdi imzalı kitaplar daha bir sorulur oldu. Bir süre sonra bu durum da değişecek. Tabiî teknoloji bu işleri de etkiledi. Siz bile internet sayfasından (edebifikir) bahsediyorsunuz. Eskiden on tane genç bir araya gelir edebiyat dergisi çıkartırdı. Ya da şiir dergisi çıkartırlardı. Şimdi internet dergiciliği başladı. E-kitap denilen bir olay var. Bir anlamda bütün kitaplar ulaşılır oldu. Hem de ucuz.

İnternette bir yazar hakkında biz söz çıkıyor. Bakıyorsunuz herkes o yazarı ya da kitabı soruyor. Bunun artısı da var eksisi de. Ama bu iş ölmez. Moral bozukluğu var, doğru. Mesela nesli tükenmekte olan nalbantlarla ya da semercilerle söyleşi yapıyorlar. Bizle de arada bir söyleşi yaptıklarında moral bozukluğu yaşıyoruz. Ne oluyor, bizim iş bitiyor mu diyorsunuz. Benden sonra ne olur bilmiyorum ama ben ölene kadar bu iş beni yaşatır diye ümidim var. İnsanlar yazdığı, okuduğu sürece bu meslek ölmez.

Volga Kitabevi: Sahaflık mesleği ölmüyor sadece piyasada sahaf tarzı çok fazla ürün bulunamadığı için ikinci el kitap satmak zorunda kalıyoruz. Sadece belgelerle, eski kitaplarla, Osmanlıca el yazmaları ile dükkânı çeviremeyeceğimiz için mecburen ikinci el kitap da satmak durumundayız. Çünkü bundan otuz sene önce bulunan malzemeyi şu anda bulmak mümkün değil. O yüzden ikinci el kitaba dönme oluyor tabiî.  Eski ağabeylerimiz var, onların çok fazla arşivleri oldukları için bu meslekte bizden önde gidiyorlar. Biz açıkçası daha yeni kuşak kalıyoruz. Mesela ben on iki senedir sahaflık yapıyorum. Beş sene önceki materyali bulamıyorum şu an. Herkes koleksiyon topluyor sonuçta. Yaşlı karı-koca vefat ediyorlar, kütüphanesi satılıyor. O şekilde bir sahaf arkadaşa denk gelirse komple satın almak maksadıyla arşivine katabiliyor.

Tozluraf Kitabevi: Sahaf festivalinde sahafiye kitap satamadık, kimse sormuyor.Sadece ikinci el kitap soruyorlar. İkinci el kitaba 7 lira dediğimizde müşteriler hemen kitabı bırakıyorlar. Ekonomik parametrelerle de alakalı olabilir. Devamlı aynı yazarlar ve aynı kitaplar soruluyor. Popüler kitaplar.  Sabahattin Ali’nin sorulması çok iyi bir şey ama sahaf festivalinde sorulması biraz tuhaf geliyor. Yani şurada, karşıda Yapı Kredi Yayınları var. Aynı fiyata satıyoruz zaten.

Pahalı da satmıyoruz. Çok ucuzları da var. Ama hiç eski kitap arayan yok. Alanlar da tezgâhtan, iki-üç liralık kitaplardan zamanın bestseller kitaplarını alıyor. Yani okuyucuda da sıkıntı var. Ben ilk defa katılıyorum ama arkadaşlar bu yıl festivalin çok kötü olduğunu söylüyorlar. Ziyaretçi çok az, satışlar çok düşük.

Babil Sahaf: Burayı gezdiğinizde herhalde görüyorsunuzdur? Kıymetli çalışmaların kendisi azalıyor çünkü şöyle bir sorun var; buraya gelen okur henüz sahaf ile kitabevini ayırt edemiyor. Yani herhangi bir kitapevinde bulabileceği kitabı da bize soruyor, bu vesileyle belki buranın kıymeti birazcık azalıyordur diyebilirisiniz ama bütün buna rağmen hâlâ ısrarla geçmişe dönük de kitap arayan, kıymetli kitap arayan, nadir kitap arayan insanlar geliyor.

Burada dikkat ederseniz tezgâhlar da var değil mi? Biz de koyuyoruz beş liraya, on liraya, yirmi liraya. Okurda da böyle genel bir kanı oluşmaya başlıyor herhalde. Bu standartlarda kitap aramaya başlayabiliyor bir süre sonra. Orada İslâm ansiklopedisi var. Çok para da istemiyoruz ama ona hiç kimse bakmıyor. Tezgâha bakıyor, beş lira on liraya bir şey bulamadı mı da gidiyor.

Pan Sahaf: Sahaflık ölmez. Bazı esnaf tabiî daha ticarî yaklaşıyor ve ikinci el kitaba, güncel kitaplara, yakın dönem kitaplarına ağırlık veriyor. Bir de bunu böyle yapmayan yani o güncel kitapların oranını daha az tutup biraz daha geleneksel yöntemlere yakın yapmaya çalışan bir esnaf grubu var. Sonuç olarak biz bunu devam ettirmeye çalışan gruptayız. Ve sadece Beyoğlu Sahaf Festivaline değil, Türkiye’nin her yerinde fuarlara, festivallere gidiyoruz. Nereye davet edilirsek mutlaka gitmeye çalışıyoruz. Ve gittiğimiz yerde de bunu insanlara göstermeye çalışıyoruz.

Beşiktaş Sahaf: Sahaflık mesleği ölmüyor. Kitaplar olduğu sürece bu meslek ölmez. Ama form değişebilir. Satış tekniği değişebilir, satış metodu değişebilir. Sattığınız kitaplar değişebilir. Ama gene satacağımız şey ikiye ayrılacak. Daha doğrusu koleksiyonluk kitaplar ile sizin dediğiniz gibi ikinci el kitaplar. İkinci el kitaplar, artık pdf’sinin de olması sebebiyle çok daha ucuz olacak. Ama koleksiyonluk kitaplar daha da pahalı olacak. Mesela şu kitap birinci baskı ve üç yüz lira, siz çok diyorsunuz ama daha sonra üç bin lira olacak. Çünkü zaman geçtikçe koleksiyonerlerin peşinden koştuğu bir şey olacak. Mesela Nazım’ın ilk baskısı üç yüz lirayken üç bin lira oldu. Ama Nazım’ın sonraki baskıları kelepir kitap fiyatına satılıyor.

Okuyucunun durumu gittikçe felaket,  zihin olarak oldukça kötü durumdalar. Ondan sonra hep aynı kitapları soruyorlar. Sabahattin Ali… Yani artık o listeyi saymayayım. Hep aynı kitaplar. Hani dağarcıkları dar olduğu için. Dost meclisinde, bilmem nerde hep aynı kitapları konuşuyorlar. Hep Kafka,  Dönüşüm yok işte bilmem ne, Sanatın Öyküsü. Bir dünya sanat kitapları var. Hepsinden bilgi çıkar ama hep belli kitapları topluyorlar. O da dar kalıp oluşturuyor. Yaptığı sanat eseri de kötü oluyor. Okuyucunun seçme algısı düşük. Ama okuyucuların yüzde yirmilik kısmı fevkalade. Biz zaten onların hatırına girişiyoruz bu işe.

Teknik sahhaf: Sahaf anlayışı acaba sadece Osmanlı kitaplarına hâkim olmak mıdır?  Mesela bu sene basılan kitaplara hâkim olan birisi, yirmi sene sonra o senenin sahafıdır. Yani sahaf olmayı bir seneyle sınırlamamak lâzım diye düşünüyorum. Diyelim ki altmışlı senelerin kitaplarına hâkim olmak şu an için bence sahaflıktır. Onlar daha eski. Sahaflık ölüyor mu, biraz can çekişiyor. Bu belediyelerin destekleri filan olmasa daha çok can çekişir. Ama sahaflık mesleği biraz şekil değiştiriyor, haklısınız.

Artık internet var. Mesela ben sahaf malzemesini internetten arayan kişiye ulaştırırım. Görür, çok meraklıysa gelip yerinde bakar. Bir şekilde kontak kurulur. Bu bir faydadır. Ama zararlı tarafı da var. Kitabı görmeden, fark etmeden, işte ne bileyim bazı şeyleri tam olmadan da mecbur olur ve alır. Ama bu tatsız bir durum.

Sahaflık tuhaf bir meslektir. Bir sahaf bugün bin lira hâsılat yaptı. Bu bin lirayı tutup bir köşede biriktirmez. Gider kitaba yatırır. Yeni aldığı kitaplardan iki bin lira kazansa onu da yine kitaba yatırır. Tâ ki aldığı kitaplar para etmeyene kadar bu böyle sürüp gider. Bilmem anlatabildim mi?

Ada Kitabevi: Sahaflık ölmüyor da insanların ilgisi ölüyor. İnsanlarda sorun var asıl.

Tabiî internet var, bilmem ne var, dünya çapında yapılıyor artık bu iş. Ama insanların ilgisi düştü, yoksa biz yine aynı işi yapıyoruz. Otuz sene önce yaptığımız işi. Şimdiki gençlik başka bir yerde duruyor. Artık mesafe çok arttı. Bilgi yok, başka bir dünya. Onlar internet çocuğu filan yani. Onun için gelecek hakkında söylenecek çok şey var ama bir tarafta internet bize de yarıyor. Şimdi dünya kütüphanelerine bir tıkla ulaşıyorsun. Kitap satmak mümkün oluyor. Ben eskiden dünya kütüphanelerine kitap satamazdım. Ama şimdi koyuyorsun listeye, adam tık diye alıyor, Vatikan’ın bilmem neresine kitap satıyorsun. Tanımazsın etmezsin. Şimdi de Türkçe Mao kitabı satıyorum mesela. Demek ki Çin’de adam Mao topluyor. Bütün dillerde Mao topluyor adam. Çünkü Türkçe’ bildiğini sanmıyorum Çinli’nin. Bu çok güzel bir olanak. Bu durumu eskiden hayal bile edemezdik. Mao kitabını bir Çinli’ye satacağımı yani…

Ben Japonya’daki bir üniversitenin kütüphanesine kitap satabiliyorsam bu çok güzel bir şeydir. Yani hiç de sorun olmuyor. Faturanı kesiyorsun, kargoya veriyorsun. Tık paran geçiyor. Yani çok güzel, tertemiz iş bunlar. Eskiden imkânsızdı böyle bir şey.

Kendi adıma umutsuzum belki ama meslek adına umutsuz değilim. Birileri mutlaka götürecek bu işi.

Gençler Sahaf: Sahafların yerini fuarlarda bu sene yedi sekiz tane kâğıt toplayıcısı aldı. Bunlar buldukları kitapları işte yüzer tane, ellişer tane, otuzar taneyi getirmişler seç al yapıyorlar. Dolayısıyla iyi müşteri de gelmiyor. Geçen senenin yarısı kadar müşteri yok. Sahaflık mesleği ölüyor ve ikinci el kitapçılığına dönüşüyor. Gezin bakın. Kitapların çoğunluğu ikinci eldir. Hatta sıfır kitaplar da satılıyor. Buna yöneliyoruz yavaş yavaş. Çünkü baş edemiyorsun kâğıt toplayıcılarıyla. Çok ucuza tedarik ediyorlar. Evlere gidiyorlar. Topluyorlar getiriyorlar. Biz de onlardan alıyorduk. Şimdi onlar fuara girmeye başladı biz dışarıda kaldık. Standı ikiye böldüler. Ben de onlarınki gibi yapacağım. Yığacağım kitapları, seç al yapacağım. Üç tanesi on lira. Beş tanesi on lira…

Dosya Editörü: Celal Kuru

 

(Katkılarından dolayı Feyyaz Kandemir’e ve de ses kaydını daktilo eden Hatip Ekinci’ye teşekkürler)

DİĞER YAZILAR

7 Yorum

  • Şeyda , 04/09/2018

    Çok kaliteli bir sorgulama olmuş. Keşke Edebifikir “editörlük mesleği ölüyor mu, yerini redaktörlüğe mi bırakıyor?” serlevhalı bir sorgulama yapsa

  • Mehmet Çelik , 24/10/2015

    Oradaki tezgâhların hepsini biliyorum, birkaç tane ciddi kitapçı hariç hepsi ciro yapmaya gidiyor. Festival kelimesine hakaret edip tezgâh açıyorlar, ‘kitap tezgâhı’na ciddi okur gelmiyor ve hayal edilen cirolara ulaşılamıyor sonra ziyaret edenlere veryansın ediliyor. Seneye adı 10. Geleneksel Beyoğlu Kitap Tezgâhları olsun.

  • mucahidsarica , 12/10/2015

    çok güzel bir sorgulama dosyası olmuş. gayet bilgilendirici oldu.

  • yesil_kalem , 11/10/2015

    Farklı bakışları bir de sahafçılardan okumak ziyade faydalıydı.

    Teşekkür ederim emeği için kardeşime.

  • Dertliyim , 08/10/2015

    İnsanlık ölüyor, insanlığımız ölüyor… sahhaflık yaşasa n’olur….

  • Ben saksı değilim , 08/10/2015

    Hatip Ekinci’ye teşekkür ederim.

  • Fahrettin , 08/10/2015

    Elinize sağlık iyi hazırlanmış bir yazı olmuş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir