varlığım yok
dünyaya saçtığım kelimelerden başka
yarım yamalak bir yığın dosya, bilgisayarımda
ensemde fanilik mührü
yüzümde uyuyakalmış yıllar
unuttuğum anlardan ve insanlardan
özür dilerim, samimiyim
yine olsa, yapardım yine, bile bile
tekrar özür dilerim
yenilgiye yazgılı bir dehşet ve kıyım
çoğalıyor ellerimde
şahit olmaktan sıkıldım zamanın geçişine
hem de çok
sakın ha, Azrail’e methiyeler dizdiğim
düşünülmesin
canım sıkılır bir mengenede
yine de yaşamak isterim
herkes kendinden en uzaktadır
diyordu bir filozof, sanki haklı
haklı olmak ne işe yarar, düşündüm
bulamadım bir artısını
haksızım, işte söylüyorum göğsümü gererek
duyuyor musun
sandığım kadar ağır değil
bağrıma bastığım taşlar
sonunda anladım, anlıyor musun
azgın bir nehir oluyorum bazen
korkuyorum kendimden
saçlarımdaki uğultu hiç dinmiyor
dehşete kucak açıyorum
kendimden dedim, korkuyorum, şaka değil
işte yine başladı
derinlere doğru yolculuğum
göğsümde bir nefes, tık-nefes
köşede, unutmuşum öylece
bazen kendime sarılmak istiyorum
sarılıyorum, bir şey değişmiyor
patlayan bir diş gibi damakta
ilk adımı gibi bir bebeğin
bir rüyamın elinden tutup
ayağa kaldırıyorum
bildirimler geliyor,
beğenmekle beğenmemek arasında
boğuluyorum
bir türlü dökülemedim kendime
şöyle usulca ve dingin
günler, kuyruğuna doğru kıvrılan
bir köpek gibi üzgün
yorgunum diyorum
insanlar, şehirler ve kırık kalplerden
saymasını unuttum, kırk küsur diyorlar
kaçıncı yılı kurtuluşumun, işgalimden
bazen
sonlar bir başlangıca gebe olmaz
biter bir şeyler
neden böyle oluyor, tamam sormuyorum
olması gerektiği gibi her şey
tekrar aramak için seni
kaybolmanı bekliyorum
Sulhi Ceylan
(Yedi İklim Dergisi, 391. Sayı)
4 Yorum