Künye: Öfke Üzerine, Seneca, çev: Ahmet Doğucan Hanegelioğlu, Doğu Batı Yayınları, 1. Baskı, Eylül 2022, İstanbul.
***
Öfkenin nasıl yatıştırılabileceği üzerine yazmamı talep etmiştin ya Novatus, öfke bütün tutkulardan çok daha çirkin ve çok daha vahşi olduğu için ondan korkmakta haklı olduğun kanaatindeyim. (Sayfa 25)
İşte bu yüzden bilge insanlar öfkenin kısa süreli delilik hali olduğunu söylerler. Tıpkı delilikte olduğu gibi öfkede de öz denetim noksanlığı, itidal kaybı, insan ilişkilerine kayıtsızlık, başladıktan sonra inatçılık ve kararlılık, mantığa ve öğütlere kapalılık, boş yere tahrike kapılma, neyin adil ve doğru olduğuna dair kavrayış noksanlığı görülür. (Sayfa 25-26)
Öfke tarafından ele geçirilmiş insanların sağlıklı olmadıklarını anlamak için doğrudan dış görünüşlerine bak. Çünkü cüretli ve tehditkâr bir yüz, çatık kaşlar, vahşi bir görünüm, hızlanan adımlar, sabit durmayan eller, değişen renk, sık ve şiddetli nefes alıp verme… (Sayfa 26)
Öfkenin etkilerini ve zararlarını gözlemlemek istersen, bil ki veba salgınları dahi insan türüne öfkeden daha pahalıya patlamamıştır: Katliamlar ve zehirlemeler, gerçek suçlular tarafından karşı tarafa isnat edilen suçlar, yıkılan şehirler… (Sayfa 27)
Aristotales’in tanımı da çok farklı değil. O da öfkenin, acının telafisi olduğunu söylüyor. (Sayfa 29)
Öfkenin bazı türleri bağırıştan ibarettir, bazıları yaygın olduğu kadar inatçıdır, eylem bakımından şiddetli olan bazıları sözden sakınır, bazıları ağır sözlere ve lanetlemelere başvurur, bazıları sitemden ve yüz çevirmekten öteye geçemez, bazıları kökleşmiştir, ağırdır ve insanın içinde yer eder. (Sayfa 30)
İnsan yardımlaşmak için doğmuştur, öfke ise karşılıklı yıkım için vardır. İnsan biraraya gelmek, öfke ayırmak ister. (Sayfa 31)
Öfke olmadığında onun alevinden beslenemeyen cesaret savaş meydanında büyük işler başaramaz. Bu dürtü cesurları kışkırtıp tehlikeye atılmalarını sağlar. Bu yüzden bazılarına göre doğru tutum öfkenin tamamen ortadan kaldırılması değil de dizginlenmesidir. (Sayfa 33)
… İşte gönül de öfkeye, aşka ve diğer tutkulara kapıldığında güdülerini dizginleyemez bir noktaya gelir. (Sayfa 34)
“Öfke” der Aristotales, “gereklidir ve o olmadan savaşta hiçbir üstünlük kazanılmaz, o olmadan zihin dolmaz ve gönül yücelmez; ancak onu bir önder olarak değil de bir asker olarak kullanmak gerekir.” (Sayfa 36)
Demem o ki öfke ne muharebelerde ne de harplerde faydalıdır. (Sayfa 39)
Güzel ve şerefli olan tutum ise ebeveyn için, evlat için, arkadaşlar, yurttaşlar için bizzat görev bilinciyle hareket edip koruyucu olmak; dürtülerle ve hiddetle değil de gönüllüce, ölçüp biçerek, öngörü ile hareket etmektir. (Sayfa 40)
Haliyle öfke erdeme destek olmak için değil, onun yerine geçmek için gelir. Hem öfke bir iyilik olsaydı en kâmil insanda bulunması gerekmez miydi? Gelgelelim asabilerde, çocuklarda, yaşlılarda ve hastalarda bulunur. Zira doğası gereği her türden zayıflık şikâyete yatkındır. (Sayfa 41)
Mantık adil olan neyse ona karar vermeyi ister; öfke ise karar verdiği şeyi adil görme taraftarıdır. Mantık, ilgilendiği davadan başka bir şeyi irdelemez, öfke ise davanın dışında seyreden boş meselelere kapılır. (Sayfa 46)
Platon: “Bilge kişi suç işlendiği için değil, bir daha işlenmesin diye ceza verir; çünkü geçmişi geri getirmek mümkün değildir ama gelecekteki suçlar engellenebilir.” (Sayfa 49)
Eğer tutkuların nasıl başladığını, yükseldiğini veya coştuğunu bilmek istersen: İlk duygulanım bilinçli değildir, tutkunun ön hazırlık evresidir ve bir bakıma gözdağıdır. (Sayfa 56)
Mesela insan kanıyla dolmuş bir hendek gören Hannibal’ın şunları söylediği aktarılır: “Ne hoş bir manzara!” (Sayfa 57)
Gelgelelim öfkenin yoldaşı hüzündür ve ister pişmanlıktan ister reddedilmekten kaynaklansın, bütün öfkeler sonunda hüzne döner. (Sayfa 58)
Birileri “Öfke faydalıdır zira kötüleri korkutmak yoluyla aşağılamalardan kaçınmayı sağlar.” diyor. Evvela öfke, tehditkâr olduğu ölçüde güçlüdür ve sırf bu sebepten dolayı korkunçtur ve nefretliktir; korku salmak küçümsenmekten daha tehlikelidir. (Sayfa 63)
Canı olmayan nesnelere öfkelenmek aptal insanlara yaraştığı gibi, bize hiçbir haksızlık yapmayacak olan iradesiz, dilsiz hayvanlara öfkelenmek de aptalcadır. (Sayfa 77)
Doğruluğu yalnızca yasaya bağlı bir masumiyet ne kadar da dar bir masumiyettir! Yükümlülüklerin yüklediği sorumluluk yasanınkine nazaran ne kadar da kapsamlıdır! (Sayfa 78)
Öfkenin en etkili ilacı ağırdan almaktır. Bunu da başlangıçta affetmek için değil, doğru yargıya varmak için isteyesin: öfkenin öncül dürtüleri şiddetlidir, bekledikçe durulur. (Sayfa 80)
“Ama öfkede bir miktar haz bulunur ve acıyı geri yansıtmak tatlıdır.” Hayır, iyilikte olduğu gibi faydaya faydayla, haksızlığa haksızlıkla mukabele etmek onurlu bir yöntem değildir. (Sayfa 83)
Uğranan haksızlıkları küçümsemek yüce gönüllülüktür. Öç almanın en aşağılayıcı türü, birini öç almaya dahi lâyık bulmamaktır. (Sayfa 84)
Denk biriyle mücadele etmek iki ucu keskin bıçaktır, üstün biriyle mücadele etmek deliliktir, aşağı biriyle mücadele etmek ise bayağılıktır. (Sayfa 85)
Öfke başarılı olursa kibirlenir, başarısız olursa çılgına döner. Yenildiği durumlarda dahi bıkmaz. (Sayfa 91)
Öfkeye kapılmak genelde güruh halinde olmuştur; erkekler ve kadınlar, ihtiyarlar ve çocuklar, önderler ve halk bu meselede ortaktır. En ufak sözlerle galeyana gelen kalabalık, bizzat onu kışkırtan kişinin bile önüne geçmiştir. Silahlara ve ateşlere hemen atlanmıştır, komşulara savaş ilan edilmiş ve yurttaşlara karşı savaşlara girişilmiştir. (Sayfa 92)
Bir dürtüden dolayı aklı karışan ve derhal bir başkasına saldıran kişi, kendisinde saygınlık uyandıran ne varsa ondan vazgeçmiş olmaz mı? (Sayfa 97)
Haksızlığa maruz kalmamaya özen gösterelim zira ona nasıl katlanılacağını bilmiyoruz. Azami derecede barışçıl ve basit, asgari derecede endişeli ve huysuz bir şekilde yaşayalım. (Sayfa 98)
Asabi kişilerin ağır çalışmaları bırakmaları veya asla bitkin düşmeyecek kadar çalışmaları ve farklı farklı meselelere değil, güzel sanatlara gönül vermeleri gerekir. (Sayfa 100)
Yorgun kişinin münakaşa aradığına dair kadim bir söz vardır. Acıkan veya susayan veya herhangi bir olgu tarafından tüketilen her insan için de aynı durum söz konusudur. (Sayfa 101)
Hastalıkları tanımak, hastalık yayılmadan evvel etkilerini bastırmak avantajlıdır. Bizi en çok neyin kışkırttığını bilelim. (Sayfa 102)
Sinirsiz birisi olmak istemez misin? O zaman mütecessis de olmayacaksın. Kendi aleyhine ne söylendiğini araştıran, kötücül konuşmaları -gizlice yapılsa dahi- ortaya çıkaran kişi huzursuz hisseder. (Sayfa 103)
Kimse kendine bekleme süresi vermiyor. Oysa öfkenin birincil çaresi beklemektir. (Sayfa 104)
Aksi yönde hareket edip hataya hatalarla karşılık vermemek çok daha iyidir. Bir katıra çifte atarak veya bir köpeğe onu ısırarak karşılık veren kişi kendini makul biri sayılabilir mi? (Sayfa 121)
Faziletli ilkeler üzerine tefekkür ederek, iyi işler yaparak ve zihnimizi saygın olan yegâne şeye yönlendirerek gönlümüzü huzurla dolduralım. (Sayfa 134)
Aktaran: Fethullah Polat