ne rezil hayaller peşinde koştum bilemezsin
aklımın tavana yapışması mukayeseli bir sarter
kendi anlamına duçar olmuş bir yangın sebebiyim
gözlerim kösnüyen bir mevsimin şahidi
gel diye beklemeli meli ve malı cümleler kursam hain
içim buruk bir şubat gecesi gibi dilimde pas tutar zaman
yalınayak koştum çocukluğuma yalınayak eridim
ömrümün ortanca yaşısın kim söyleyecek şimdi devrimi
içimden putları kopartmalısın içimden putları sen
kopartmazsan ne diye çiçek açıyor bahçede rüya
kendimi yargılamam beş yaşındaki bir çocuk gibi sümüklü
elimi kolumu sözümü esirgemem
esirgemem tarih sözlerine bakarken bir yanım prusya
soğuk bir iklimde ayakları buz tutan resmini gösteriyorum
yani diyorum bir dilim kömür bırak dilime
kirli cümleler bırakayım içimdeki putlarla*
kimse bunun heyula olduğunu sanmasın uyandırdım
uyandırdım cümlede kendi adımı her gün yeni bir ceza ile
keşke yapmasaydım bu pişmanlığın ilk cümlesi
kendimi gecenin çalımlı sokaklarından çam ağaçlarına
sürtünerek kotardım
büyük ırmakların düşünde nilim
kendi dilimden koparttığım bir sicim
gibi yaşım ve ıslak bir aydınlıktan sesleniyorum
ey benim sağ yanımdan sol yanıma tüm ayrılığımı diken iğne
kendi özlemini elde etmediysen daha ne dolanıyorsun ülkemde
dipnot:
*şirin bir kapı kolunu tuttum içimde ülkesini yitiren mecnunlar
zaman akışında kendimi sürek avına atadım şimdi gözlerim uzak
kendim yakınım oysaki donmuş bir cesareti eritmek kaç derece acı
buna silah dayanmaz içimde örümcek ağı bağlamış düşünceler
evet zaman insanı cesaretlendirir uyandım ve inandım gözlerim çapaklı
kaldırdı beni ve bayındırladım içimin tarlalarını
yorgunum büyük bir uykudan uyandım büyük uçurumlar
insan kendi içine nasıl bir uçurum sığdırabilir
bunun üzerine düşündüm.