Allah’a ulaşmak için yaratılmışlar adedince yollar var [bab aziz]
yol desem yol diye iktizaz etsem inlesem çağın yorgunu benim diye
benim yol bulan benim yolunu arayan benim yolda kalan
benim bu yolun yolcusu benim benliğimin sesi benim sessizliğimin seferi
benim bu yolculuğun seferi seferin ismi benim kırmızı harfin nirengi
işareti benim benim kendi kendimin gizli öznesi
benim yolun ve yolcunun ismi benim benliğimin kiri
benim ve bendendir yol yol benim yolcu benim yolduran benim
yolda kalan yolu yakan yolu kıran yolu inciten benim
ı.
göğün yedi katı zilhicceyi okudu hilâl suretinden
güneşi göğe tutuşturan ayı ona yaklaştıranla
başlattı isminin yolculuk halini
vesair kentin metropolleri tutuştu kalabalıktan
adımlar ve adamlar
adımlar ve adamlar bu yolculuğun bir sefiri
izin peşinden gidenlerin en sessizi
adımlar ve adamlar
vardı göğün üstünden ve altından yerin katmanlarına doğru
gönle akar bir suydu dile dokunan bir ezgi göze düşen bir oktu
adımlar adam gibi yolculuğun seyahat bohçasında tutuşmuş
yangın gibi alevlenirler is gibi
kalmadı çarmıhta gül ezberi kalmadı şek ve vavdan is
gelmek bir eylem biçimiyse
yolculuk ismi yalın halidir yürüyüşün
yol kımıl bir mahşer ayakların ve gözlerin isinde
cehennemi taşır bir yandan bir yanda cennet
bağlarında muhteşem seyyaleler direnir
yol varlık bir nutfe ezberin hasından susa ber kadem
yol bir çare isin ve duanın göğünde
yol girişik bir ezber suyun ve rengin deli gömleği
ayaklarda yoksa pranga yolda gerek seyyah
isinde ve nurunda melek ve şeytan ayrımı
tozunda arap atlarının yeleleriyle fırtınalara
geçip gideren ağrı gibi keser bileyen tarafında
özlemin bin şekilli alevlenen gurbeti
nefsin tahammül şeridi göğün esrarengiz izi
bir sur’unda İsrafil ve binerken zilhicce ayında
toprak nemden direniyordu
göz uzakları izlerken mehtabın tozlu sayfasında
mehlika sultanın aşık yedi genci geçiyordu
kalbin derinliklerinden şehirlere dalan pervane
has yolun kadim elifinde gül kurusu mavi
diri gök gülümser tuba dalını uzatmış iremden
çılgın atlar çatlarcasına koşar işte bu şehir rüyaları birikirken
ne olduğunu anlatır bize siyahın karşısında
beyazın metanetini göstererek.
şehrengizler gözler önünde kalbin penceresinde
göz ki penceredir kime pencere kalbedir
ıı.
kademe ilerisinde gün batar ötreli bir vavdır kıvrım
buhuru meryem işaretinde nergizler açılır fecre
ve dua özlemiyle yere kapanır alınlar
kum ve kil duanın meryem sureti
yolcunun seyyahla bilinişi bu duanın işareti
sefer sese ve sesin şeş cihetine güneş kımıldar
rüzgar metin bir bohçada mikailin elinde
surunda israfilin ve yediveren gülün dalında
başlar ve nihayet nokta cümlenin sonuysa
başlangıç da hazretin adıdır.
yolcu ilerlerse seyyahtır tam bir rüzgarın esintisidir
yolcu ilerlerse seyyahtır tam bir rüzgarın esintisidir
yola giren yolcu mıknatısın artı ucu
seyyaleler geçip giden göçmen kuşlar
diğergam kardeşlik el ele bu sayfada
uzaktan gelip uzağa gitmek gibi kıvrımında uzar
viyadüklerin uyandırdığı kapalı tünellerin ahrarların
vicdanlı yol güzergahlarının otobanların mihmanıdır
kalp şevk ve nisyan hali uzar bir cam kenarı
otobüs uykusunda tren lekesinde deniz ıslaklığında
ııı.
uzun bir varlıktan geliyorum
kesretten tekin ezberine
tutkunum
ezberim nehir rüyası korkunun çığlığı
vecid ikindi güzeli söz anlamın
nihayetin uzunu varlığımın adı
özün sebilinde anlam aradım
bir pirin dergahına vardı ayaklarım
yorgunsam kalmışsam ayaklarım yerin dibinden
dünyanın ezberine adım taşır adımla birlikte
adım gizli özne olur benlik yolunda
adım her nehrin yatağı eletsin yolcusu
bezminde tutuşmuş gülün sisten dumandan nurdan kordan
adım elestsin gizlisi zahirin bezmi
sabahın isine sözün kavisinde dildim gönlümde unuttum
uzaktan uzağa kardım adımı yola
yol ve gizin seyrine sebil oldum nehir yatağında
güneşe ve aya onu doğuran sebebe
aşinaydım bildim aşinaydım öğrendim
kesretten vahdete ve daha neye daha ne olsun ezbere
uzun bir yorgunluktan geliyorum yolculuğun
adımın seyahat hali bir çelebinin rüyasında
şefaat ile değişmiş.
Bilal Can
Yolcu Dergisi, 67.Sayı