ölür ruhuna bıçak keskin
yalnız kuşları yalnız kuşlar söylediğinde
elimde kilitli bir odanın şarkısı
gök yüksekten yüksekten gözlerime çakılır
kanatsız vurduk
yüzün kırk yaşında ruhun iz düşü
ellerime yara sar, gözlerim yok
yok sanki kış vardım ayaz
dilime gri öyküler yaz
kırk gece yaşama öyküsü
kumsuz arastada yüzü devrilen adam
hayatta kalma riski sıfır
savaşa yendirir kırık kollu bir çocuğu
bugün geç kalmışlığım yok
elli bin düğüm sırrında
kıymık kıymık döküldü gölge
en çok kibrit çöpü yapıştı
nehirlerin ruhuna akmış adamlar
bir ülkenin kırkından
dirseğimi yırtan masada
küçük ve kırtık kalan kurmaca kumar
çoğu kendinden kapıldı
kapı arasına.
ruhun bıçkın dikişi keskin ölüm
hep bir ağızdan süzülür çamur
bir ağızdan şarkı, bir ağızdan dua
cezm’ine tutuşur gök elifin
kırk indi kırkında kırk ikindi
kalbinin uğuru, nazar boncuğu
gün kısalır yemin edince kırk defa
dalından iner kırk indi, keskin bıçak
kırkına ulaştık kışın gök ışığın
yazında karınca çekirdek yuvası
Bilal Can
1 Yorum