İbn Arabi Hazretlerine Fısıldama

Nasıl başlasam bilemiyorum, secdeyle dokunmuş seccadem yok,
Bir sözcükten diğerine çarpa çarpa ilerliyor hayatım
Bazen pis bir sudan yaratıldığımı düşünüyorum
Acı karşısında kalbimi daraltmayı da unutmuyorum
Dünyayı kurtaramadım itiraf ediyorum
Örümcek ağlarından kurtulmuş sinekler gibi uykuya koşuyor
Bitmek bilmeyen bir çığlığı daktilo ediyorum
Tablonun mutena köşesinde lâzımlar, bahaneler ve benzerleri

Bütün bunlar bir yana yerçekiminden bile tedirginim
Sebepsiz bindiğim otobüslerden duraksız iniyor
Susmak ve konuşmak arasındaki gerilimde yaşıyorum
Her gün yüzlerce kürek toprak attığım halde
Kapanmayan koca bir mezar vücudum
Bu kazananı olmayan oyun, bu geri dönüşüz adımlar benim
Benim bu devam eden güçsüzlüğüm, usancımın yakıcı keskinliği
Kadim bir korku bu yaşadığım, bu yaşadığım beni oyup duran bir hayat
Bütün bunlar biryana yüzümün gerisinde bir dünya var sanki
Ve içimdeki o koskocaman soru: Bütün bunların anlamı ne?

Artık hiç şaşırmıyorum, bunun da bilinmesini isterim, dehşet ve kan da âdiyattan
Denize doğru yürüyorum her gün, her gün dizlerime kadar suya batıyorum
Sonra sizi deli gibi seviyorum
Bunun da bilinmesini isterim, sevmek çok güzel
Toprağı çiğniyorum, kaldıraçla kaldırılmış bir gün uzuyor sürekli
Raporlar, bildiriler, anketler, istatistikler ve veler…
Canlılar arasında en çok hemcinsini öldüren insanmış, bunu da buraya yazıyorum

Söylemeye dilim varmıyor; Şam da eski Şam değil
Kabrinizin son hali hakkında bilgi sahibi değilim ama Şam yerine
Beni bombalamalarına razıydım, siz de karışmadınız
Bir duanız yeterdi ama biz acizler gibi hareket etmiyorsunuz
Büyük resim diyorlar sizin ayân-ı sâbite dediğinize
Ve büyük resmi okumak için enstitüler kuruyor
Sizin sadece kalbinize dönüp gördüklerinize ulaşmak için
Yine de ulaşamıyor ve dünyayı kanla boyuyorlar
Artık eleğimsağmalar tek renk forewer red

Fahreddin Râzî’ye yazdığınız mektupta şöyle buyurmuştunuz:
“Müşâhede yoluyla Allah’ı tanımak isteyen akıllı kimse
kalbini fikirden boşaltmalıdır.”
Akıl kuyusundakilere böyle demiştiniz amenna
Ya biz modernler ne yapsın!
Siz ki şeyhu’l ekbersiniz, ben abd-i aciz-i pür kusur
Gün geçmiyor ki tuttuğum kapıların kulpları elimde kalmasın
Gün geçmiyor ki trajedinin kapkara kuyusundan size seslenmeyeyim
Gün geçmiyor ki kendimi tanımadığım aynalarda rol kesmekten yorulmayayım

Zaman kaçıyor ve ben gözlerimi geçmişin çağrısına kaptırıyorum
Gökyüzün altında tanımadık bir şey yok diyesim geliyor
Sizi hatırlıyor ve vazgeçiyorum; “O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır
Sonra duruluyor, sonra küçülüyorum, sonra sükût
Sonraysa geçiyor her şey gibi bu sonralar, dünya denen tren yüzüme tosluyor
Kelimelerin gölgelerinden de medet umuyorum
Hikmetleri kelimelerin kalbine indiren Allah’a hamd olsun

İnanmazsınız belki ama bilgiyi güç olarak görüyorlar
Hâlbuki siz söylemiştiniz: Bilgi; hikmet ve merhamettir
Allah’tan başka da gerçek fail yoktur
İşte diyorum burası, O’ndan başka fail yok: Lâ fâile illallâh
Ondan başka gâlip yok: Lâ gâlibe illallâh
Ondan başka varlık yok: Lâ mevcûde illallah

Dünya, 1240 yılı için dönerken ki siz yetmiş beş yaşlarındaydınız
Bir Cuma gecesi dilinizden “Allah, Allah, Allah” zikri dökülüyordu
Kâinat dilinizden sizi zikrediyordu
Sonra usulca gözlerinizi kapadınız: Lâ ilâhe illallah
Sonra usulca gözlerimi kapadım

Sulhi Ceylan

(Yedi İklim Dergisi, 324. sayı)

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

  • Nesibe , 21/08/2017

    Sulhi Ceylanın şiirlerini çok seviyorum

  • kordanadam , 23/04/2017

    bu bir şiir değil; bir yangın.

  • cimilli , 20/04/2017

    Görüyorum ki nefsini karalayarak nefis yapmaya devam ediyorsun. Etme!

    • Kelimeleri Dar Ağacına Asmayın! , 20/04/2017

      Görmek ile bakmak arasında fark olduğunu biliyorum. Bakmak fiilinin görmek fiiliyle karıştırıldığı gibi…

  • Özbek , 19/04/2017

    Sonra usulca kapandi gözlerim…

  • Selma , 19/04/2017

    “Kabuk baglayan yaraları kaşıyan bir şiir” dedi meczub.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir