ı.
suyun şimdi tereddütlü duruşunda birinci özneyim
sesimin yankısında sesine iltica eden bir mülteci
terke zorlanan yolculuk ertesi ya sesin
sesin
billur yankısı gözbebeklerinden duyulan uzaklık
şu sandalye buraya biraz fazla en az yirmi yıldır öyle
kendini taşımaya takati yok üzerindeki hatıralardan
çöle kurulup rüya sayıklıyor saatin altı yirmi sekizinde
suya düşüyorum
suya düşkünlüğüm kendi haznemdeki susuzluktan
hüseyniyiz ya evvela
hu
bütün şiirleri kendi dilime çeviriyorum ilkin
içimin mealinden tefsirler dökülüyor sayfalara
engereği kandırıyorum dilimi ıslıklıyorum sözümü bağlıyorum
saçlarıma kramplar giriyor
saçlarıma çöl kumları ve susuzluklar
kalbime saldırıyor gece bu gece kalbime ansızın saldırıyor
nişan almış gibi bağışlıyorum ayaklarımı
şimdi kapatıp kapıyı gidebilirsin diyerek
ıı.
beni soracak olursan iyiyim kendimle dövüşüyorum
yüzümde geçirdiğim savaşların yenilgileri
rüyalardan önüme doğranmış hayatlar
oyalanayım diye
oysa alışamıyor insan içinde gurbet varken
mecaza
birileri duamı çalmış sanki birileri öyle duamı çalmış sanki
rast gitmeyen işlere maruz kalmışım
fabrikası düğme kapatmış fabrikatör gibiyim
işlemeye işlemeye kendi çarklarını kemiren makine
tirenler bir rulmana muhtaç kalmış vanalar bir vidaya
öyleyim işteyim
engereği kandırıyor gözlerim tuttum altı yaşımdan saçlarımı
üç numaraya vurulmuş harita metod defterindeki karikatürüm
büyüyünce atlasları keşfedeceğim bohemya kristalini
atlarla ülkeleri fethe çıkacağım belki de fakat
ellerim hala yabancısı kendisinin bilemezdim
insan yenilerek daha erken büyür bunu öğrendim
Bilal Can
İtibar Dergisi / Ağustos 2015
3 Yorum