Bütün çiçeklerden özür dilerim. Bütün suç o başa düşen saksıdan mülhem değilmiş. Yazık bana bunu söylerken ne kadar da başkasıyım. Konuşmak istediğim ağızların kıyısında daha ne kadar boğulabilirim? diye düşünüp düşüncem düşüncemi yerken aklımdan çıkmayan bir şey bir papatya falı dilini, görebileceğim en müsait yere döküyor; işitiyorum… Dünya bir saksı değilse çiçeğin kanıdır en fazla. Ya da balkondan düşen bir delilik…
Delilik…
Astarı sökük cebimizde
Yarının adıdır belki de!
Demekle tamamladığımı sanıyorum işittiklerimi.
Gözümün beyazından iri kıyım kalabalıkların geçmesi sade bir homurtuyla açıklanamaz. Saksıların birer ikişer düşmesi ölülerin sebebi hiç değil. Ölünün ölmesi de neyin nesi? O herkesin göz çukurlarında saklanan delilik:
Ölmenin ölmesinin ölmesi!
Bütün balkonlardan, saksılardan ve çiçeklerden ve dil döken papatyalardan geçmesem deliremezdim. Perdesi olmayan evimin konuğu delilik… Sormuştun, söylemiştim, ne olduğunu bilmeden suçumun ki işte masanın üstünde, her şeye galip gelmiş ama hiçbir şey olmayan
Delilik…
Astarı sökük cebimizde yarının adı!
Mehmet Erikli
2 Yorum