asuman, inceden hüzün çiseliyorsun ve ben bunun farkındayım
asık suratınla seyrediyorken yeryüzünü
ağlıyorsun
sanki yalandan ağlıyorsun
kaldırımların kenarından akıp giden melâlini
bir başka seyr ü seferden
bir başka mevsimine taşıyor suretin ben bunu görüyorum
asuman!
asuman!
inceden hüzün çiseliyorsun asuman, uzaktayım ama görüyorum
bana o kadar tepeden bakmayıp yanıma inebilirsen sen de görürsün
mimoza günlerin naifliği ve gelişi güzel gidişlerinin eşliğinde
usulca sokulurken yeryüzüne sahipsiz ve sessiz
evet gökyüzünden benim indiğim doğrudur yeryüzüne
ama kaçmadım; biraz ahde vefa, biraz daha ahde vefa
ahde vefadan başka bir bahanem yok
sen hüzün çiseliyorsun asuman inceden
melül, metruk, muğber biraz da münkesir ve osmanlı türkçesi biraz
bir enkaz gibi harap, genel geçer kalışlarla durup gitmiyorsun
hüznü inceden inceye çiseliyorsun ama
şavkınla beraber açarken yüzünü
inceden inceden ağlıyor doğan gün de
hüznün gökyüzünü aydınlatıyor
ben kararıyorum
hüznüne hiç dayanamıyorum
çiseliyorsun
hüzün çiseliyorsun
inceden hüzün çiseliyorsun
asuman inceden hüzün çiseliyorsun
asuman sen hüzün çiselemesen keşke
yeryüzüne gelsen biraz kalsan
sonra istersen git geri
asuman
sana kırgınım
Raşit Ulaş Çetinkaya
(Yedi İklim, Nisan 2014)
2 Yorum