Sokağın, rahatı evlerine geldi de odama uğramadı ilkyaz
kar toplayan günün yüzünde yersiz bir sevinç gibi duran ayaz.
Şimdi uzak kırlara koşmuştur papatyalar.
Martıları peşine takmış bir vapur, bakır ışık, çocuklu park…
Karanlığın ayak izlerini mi sürüp dönüyor geri,
adı kader konulan –oldu bittiye getirilmiş– istenmeyen geçmiş
eski, kayıp, çevrilmiş takvim sayfaları, acıtan
sivri köşeleri yuvarlayan zaman.
Ah benzi sarı, sessiz, yere bakan çocuk!
Kayırıp suçluyu azarladı seni
kenarına elyazması notlar düşürülmüş
…………………….. kederlerden ibaret olan hayat
Sense orda öyle, kalbinde sırlar,
yapraklarından ışık sızmayan orman.
Ömrümü öne sürdüğüm oyunda
………………… bir yürüyüş uzaklığındaki ölüm
şimdi, artık yoksul düşmüş bir uzak akrabayım
yanına sığındığım yalnızlığın.
Ne zaman sulara vursa karşı kıyının ışıkları, taşıyor
yatağından döne köpüre ruhumdaki ırmak .Bu vazgeçişler,
terk ediş,
…………. kırılan dal,
sabaha yakın gelen, yakınlık bulamadıklarım,
bir iç sessizliği, tek renk beyaz!
Sokağın rahatı yerinde evlerine geldi de odama uğramadı ilkyaz
kar toplayan günün yüzünde yersiz bir sevinç gibi duran ayaz.
Oya Uysal
(Varlık, 1273)